YTL güvenli liman mı?

01.07.2008 - 10:50 | Son Güncelleme :

https://i.bigpara.com/i/55big/349YTLparayuzdebuyume.jpg

Yurtdışı görünüm son dönemde yeniden Henüz dibi görmemişiz  <ımg hspace="10" src="http://i.bigpara.com/i/55big/349YTLPARA879.jpg" align="right" vspace="5">dedirtecek derecede bozulma göstermiştir. Bu şekilde devam edecek bir küresel ortamda, risk iştahının yeniden belirgin olarak güçlenmesini öngörmek ya da en azından risk iştahının genele yayılmasını beklemek de mümkün görünmemektedir.

REFERANS/Haluk Bürümcekçi

Elbette, sermaye akımlarının serbest olduğu küresel finansal sistemde yüksek risk / yüksek getiri peşinde koşan yatırımcılar her zaman olacaktır. Bunların zaman zaman güçlenen hareketleri, kısa vadede kalıcı olmasını beklemediğimiz piyasa eğilimlerine de yol açabilecektir. Aslında sözü Türkiye`nin finansal göstergelerine getirmek istiyoruz. Bugün itibarı ile başta borsa endeksi olmak üzere, tahvil faizleri, ülke riski göstergeleri olan eurobond faiz farkları ve türev ürünlerden CDS spreadleri dahil tüm göstergeler 2006 yılı ortasındaki türbülans sırasında görülen düzeylere gelmiş bulunmaktadır. Biri hariç; YTL`nin değeri.

Değer kaybı azaldı

Evet yılbaşına göre YTL`nin yabancı paralara karşı değer kaybı hala korunmaktadır ancak nisan ortasında yüzde 20`ye dayanan sepete karşı değer kaybı bugünlerde yüzde 8`e kadar gerilemiştir. YTL`nin dönüm noktası, ABD Merkez Bankası`nın (FED) agresif faiz indirimleri sonrası küresel risk iştahında görülen toparlanma ve aynı sıralarda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Banması`nın da faiz artırımına yönelik sinyaller vermesi ile görülmüştür.

O tarihten beri özellikle para piyasası işlemlerinde yabancı yatırımcı ilgisi gözlenmektedir. Yabancı yatırımcı küresel kredi krizinin patlak verdiği Ağustos 2007`den beri tahvil ve borsada pozisyon azaltımına giderken, özellikle nisandan beri elindeki YTL fonları dövize dönmemiş ve bunları para piyasasında park etmiştir. Söz konusu akımlar, tahvil ve hisse senedi piyasalarındaki gibi net olarak gözlenemese de iki kanaldan bir ölçüde takip edilebilmektedir.

Bunların birincisi, ödemeler dengesi finansman kalemlerinden Yurtdışı bankalar ve kişilerin yurtiçi bankalardaki mevduatı kalemidir. Burada, nisanda 1.5 milyar dolarlık kısmı olmak üzere şubat-nisan döneminde 2.8 milyar dolar artış olmuştur. Böylece aynı dönemde tahvil ve borsada görülen toplam 3.3 milyar dolarlık çıkışın önemli bir döviz talebine yol açmadığı gözlenmiştir.

Bilanço içi açık pozisyon

İkincisi ise daha yakın vadedeki gelişmelerin gözlenebilmesine imkan veren bankacılık sektörü yabancı para pozisyonuna ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından yayınlanan haftalık verilerdir. Bilindiği gibi bankacılık sektörü dalgalı kur rejimine geçildiğinden beri net açık pozisyon taşımama eğilimi göstermekte, hatta son durum itibarı ile ufak bir pozisyon fazlası bulunmaktadır.

Buna karşılık, bankaların bilanço içinde 12.3 milyar dolarlık açık pozisyon taşıdığı, bu riski ise bilanço dışı işlemlerde alınan yaklaşık aynı boyutlardaki uzun pozisyonla bertaraf ettiği gözlenmektedir. Bilanço dışı işlemlerin büyük ağırlıkla yurtdışı yerleşiklerle yapılan swap işlemlerinden oluştuğu (yüzde 73) bilinmektedir. Haftalık veriler incelendiğinde, bu işlemlerin esas sıçramasını nisan ayında yaptığı ve yaklaşık 5.5 milyar dolar arttığı izlenmektedir. Nisan sonundan haziran başına kadar ise 1.3 milyar dolar daha artış görülürken, artış eğilimin son haftalarda durduğu anlaşılmaktadır.

Aslında, bu işlemlerdeki artış 2005-2006 yıllarında olduğu gibi yurtiçinde verilen uzun vadeli konut kredilerini hedge etme amacıyla yapılan uzun vadeli swap işlemlerinden kaynaklanıyor olsa, fazla kaygılanacak bir durum yoktur. Ancak, kredi piyasasındaki mevcut durum dikkate alındığında, artışın bu işlemlerden değil çok daha kısa vadeli yüksek YTL faiz getirisinden yararlanma amaçlı işlemlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Bu eğilime alışkın değiliz

Tüm göstergeler kötüye giderken, YTL`nin değer kazanma eğilimini sürdürmesi Türkiye`de alışık olduğumuz eğilimlerden değildir. Yukarıdaki analiz, konvansiyonel yatırım kanalları dışından derlenmiş olması nedeniyle önemli hata payı içeriyor olabilirse de son dönemde gördüğümüz eğilimi açıklamada yardımcı olmaktadır. YTL`de parketmiş kısa vadeli fonların 2006`dan beri en kötü noktalarında olan yani değerleme açısından cazip sayılabilecek tahvil ve hisse senedi piyasasına geri dönme ihtimallerinin halen devam ettiği de söylenebilir. Ancak bu geri dönüşü küresel risk iştahındaki daha fazla kötüleşme veya ülke risk primindeki artış engellerse, o zaman kısa vadeli akımların yönü konusunda da belirsizlik artacaktır.

 

Hisse Başarıyla eklendi