Yılmaz Katılım Ortaklığı Belgesi Rahatsız Etmez

14.11.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :


-Genel Başkan Yılmaz: -Bu Haliyle Katılım Ortaklığı Belgesi`Nin Bizi Rahatsız Etmesi Gereken Hiçbir Ciddi Yönü Yoktur -Ab Komisyonu`Nun Bu Belgesinde, Bizden Şu Veya Bu Dilde Bir Özel Radyo Televizyon Kurulmasını Sağlamamız İstenmemektedir -Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarından Bazıları, Ana Dillerinde Yayın İhtiyacı İle Karşı Karşıya İse Bu İhtiyacı Devletin Gözönünde Tutması İstenmektedir -Vatandaşlarımızın Önemli Bir Bölümü, Çanak Antenlerle Bölücü Örgütün Yayınlarını İzliyor -Bölücü Olmayan, Ayrılıkçı Olmayan Ama Belki Yeterince Türkçe Bilmediği İçin Dünyadaki Gelişmeleri İzleme İhtiyacında Olan Vatandaşlarımızın Gereksinimini Biz Karşılayalım



ANKARA (A.A) - 14.11.2000 - ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Katılım Ortaklığı Belgesi`nin (KOB) bu haliyle Türkiye`yi rahatsız etmesi gereken hiçbir ciddi yönü bulunmadığını belirterek, AB Komisyonu`nun bu belgesinde, bizden şu veya bu dilde bir özel radyo televizyon kurulmasını sağlamamız istenmemektedir dedi. Yılmaz, partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Katılım Ortaklığı Belgesi`nin hazırlanması sırasında AB Komisyonu`nun Türkiye ile devamlı görüş alışverişinde bulunduğunu ifade ederek, şunları söyledi: Biz onlara açıkça şunu söylemişizdir: Biz, Türkiye olarak bir takım hassasiyetleri olan bir ülkeyiz. Bu hassasiyetlerimiz, hem tarihi gelişmeden, hem coğrafi konumumuzdan kaynaklanmaktadır. Biz Türkiye`de, Lozan`da kabul ettiğimiz dini azınlıklar dışında bir azınlık kavramını kabul edemeyiz. Eğer, belgede böyle bir şey getirirseniz, bu belge baştan bizim için kabul edilmez bir belge olur. Etnik gruba dayalı hakları da kabul edemeyiz. Onun için bizim bu tip duyarlılıklarımızı bu belgede mutlaka dikkate almanız gerekir. Memnuniyetle gördük ki, Katılım Ortaklığı Belgesi`nde bizim söylediğimiz bu hususların hepsi dikkate alınmıştır. Yani bir azınlık hakkından bahsedilmemiş, Türkiye`den istenilen hususlar, herhangi bir dini veya etnik gruba dayalı olarak değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının temel hakları olarak belgede yer almıştır. Bu haliyle belgenin bizi rahatsız etmesi gereken hiçbir ciddi yönü yoktur.


KÜRTÇE YAYIN

Yılmaz, Kürtçe yayın konusuna değinirken de, bu meselenin kamuoyunda pompalanmak istendiğini belirterek, Bazı basın organları öyle bir hava veriyorlar ki, sanki ben Kürtçe yayını savunuyorum, bir parti Kürtçe yayına karşı çıkıyor, başkası da bunu uzlaştırmaya çalışıyor. Bunların hiçbiri doğru değildir diye konuştu. KOB`da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının radyo televizyon yayınlarından yararlanmasında mevcut bazı yasakların kaldırılması istendiğini hatırlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: Ben bu konuda bir yerde demeç falan vermedim. Bir televizyon kanalında katıldığım programa atfen bunları çıkartıyorlar. Benim söylediğim hadise şudur: Özel radyo-televizyon yayınları konusunda Türkiye bugün AB standartlarının katbekat ilerisindedir. AB ülkelerinin hiçbirinde bizdeki kadar özel radyo ve televizyon yoktur. AB Komisyonu`nun bu belgesinde bizden şu veya bu dilde bir özel radyo televizyon kurulmasını sağlamamız istenmemektedir. Böyle bir taahhüdümüz yoktur. Bugün bazı AB ülkelerinde örneğin; Avusturya`da bir tane bile özel radyo-televizyon yoktur. Dolayısıyla özel radyo-televizyon olması bir AB kriteri değildir. Türkiye`nin böyle bir yükümlülüğü de yoktur.


TÜRKİYE`DEN İSTENEN

Yılmaz, AB`nin Türkiye`den bu konudaki isteklerini de şöyle anlattı: Bizden istenilen şudur: Eğer bizim vatandaşlarımızdan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından bazıları ana dillerinde yayın ihtiyacı ile karşı karşıya ise bu ihtiyacı devletin gözönünde tutması istenmektedir. Bunun yolu nedir, ona oturup karar vereceğiz. O konuda alınmış bir kararımız yoktur. Elbette ki Türkiye`nin bölünmezliği esastır, elbette ki Türkiye`nin ülke ve millet olarak bütünlüğü ilkesi korunacaktır. Ama bu çerçevede Türkiye`den bazı vatandaşlarının ana dilde yayın yapma ihtiyacına cevap verecek bir mekanizmayı da getirmesi istenmektedir. Ben diyorum ki, bunu yapabiliriz. Nasıl yapacağımızı daha konuşmadık. O konuda ortaklarımızı izam edecek bir ifadede bulunma hakkını kendimde görmüyorum ama, biz bunun yapılmasından yanayız. Bunu yapmıyoruz da şu anda ne oluyor? Vatandaşlarımızın önemli bir bölümü çanak antenlerle bölücü örgütün yayınlarını izliyor. Bunu biliyor muyuz, bunu kabul ediyor muyuz? Devlet olarak bu durumdan memnunsak böyle devam edelim. Eğer, bundan memnun değilsek, o zaman, bölücü olmayan, ayrılıkçı olmayan ama belki yeterince Türkçe bilmediği için dünyadaki gelişmeleri izleme ihtiyacında olan vatandaşlarımızın gereksinmelerini biz karşılayalım. Bizim söylediğimiz budur.


ASIL TEHDİT

Türkiye açısından ülke bütünlüğüne tehdit oluşturacak herhangi bir formüle izin vermelerinin sözkonusu olmadığını kaydeden Yılmaz, Bence asıl tehdit, bugünkü durumun devam etmesidir dedi. Yılmaz, şöyle konuştu: Asıl ülke bütünlüğünü tehlikeye sokan, bölücü örgütün milyonlarca insanımızın evine televizyonla girip onların beynini yıkamasıdır. Bunu da maalesef dünyada teknolojinin geliştiği ortamda artık, yasaklarla, cezalarla önlemeniz mümkün değildir. Devlet olarak aklınızı kullanacaksınız, kendi birliğinizi, kendi değerlerinizi korumak için o vatandaşları kendinize cezbedecek bir yayın politikasını mutlaka hayata geçireceksiniz. Başka çaresi yok. Sadece Katılım Ortaklığı Belgesi`nin bu noktasında aramızda farklı bir yaklaşım sözkonusu olabilir. Koalisyon Hükümeti, Helsinki kararlarından sonra Helsinki bildirisinin kabulünde, Katılım Ortaklığı Belgesi`nin kabulünde büyük bir uzlaşma sağlamıştır. Bir anlayış birliğini gerçekleştirmiştir. Eminim ki, uygulamada da bu uzlaşmayı hayata geçireceğiz.


HAVUZUN KENARINDAKİ ADAM

Yılmaz, Türkiye`nin yeni bir döneme girmesi gerektiğini belirterek, Bu dönem artık laf yapmak değil, iş yapmak zamanıdır dedi. Yılmaz, Türkiye-AB ilişkileri konusunda da ilginç bir benzetme yaptı. Yılmaz, Biz AB ile ilişkilerimizde, havuzun kenarına kadar gelip, havuza girmek yerine ayağını havuza sokarak suyun sıcaklığını ölçen adamlara benziyoruz dedi. Önlerindeki dönemin, bugüne kadar sağladıkları uzlaşma ve birliği artık icraata geçirmeleri gereken bir dönem olduğunu kaydeden Yılmaz, bu konuda TBMM`ye önemli görevler düştüğünü söyledi. Yılmaz, AB konusunda Türkiye`de herkesin samimi olmadığını gayet iyi bildiğini ifade ederek, KOB ile ilgili bir takım tepkilerden de bunu açıkca görüyoruz. Kolayca aşılacak bazı konuları, çok büyük pürüzler gibi toplumun önüne koymanın arkasında aslında, AB düşüncesini içine sindirememenin yattığını gayet iyi görüyorum diye konuştu.


ATATÜRK;

Yılmaz, 10 Kasım dolayısıyla Cumhuriyeti kuran iradenin, onu hangi değerler üzerine oturttuğunu bir kere daha hatırladıklarını ifade ederek, Atatürk`ün bize gösterdiği yolun aslında çağdaş uygarlık düzeyinden başka bir yol olmadığını bir kere daha hatırladık. Bu nedenle şimdi şunu söylüyorum; Bu memlekette zerre kadar yüreğinde Atatürk sevgisi taşıyan hiç kimse, büyük Atatürk`ün milletimizin önünde açtığı Avrupa ufkunu karartmamalıdır dedi.


AKARCALI;

ANAP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Akarcalı da söz alarak, sözde Ermeni soykırım tasarısının Fransız Senatosu`nda kabul edilmesi için kendisinin de aralarında olduğu milletvekillerinin eleştirilmesine yönelik yayınları kınadı. Akarcalı, Milliyet Gazetesi`nin, kendileriyle ilgili Ermeni Tasarısına Fransız Kaldılar başlıklı haberinin tamamen yalan bir haber olduğunu iddia ederek, karanlık odalarında hiçbir şey yapmadan siyasetçilere saldırmak ahlaksızlıktır dedi.
 

Hisse Başarıyla eklendi