Türkiye için en büyük risk 'faiz'

15.02.2017 - 14:23 | Son Güncelleme :

Uzunoğlu; "Türkiye ve bankalar için en büyük risk faizin yükselmesidir; önlerindeki temel belirsizlik unsuru ise net faiz gelirleri" şekilnde açıklamalarda bulundu.

https://i.bigpara.com/i/55big/10022016_faiz_650.jpg

Ekonomi Profesörü Sadi Uzunoğlu, 2016 yılında net faiz gelirleri ve türev işlemlerden kaynaklanan hazine kârlarının yanı sıra operasyon giderlerinin azaltılmasıyla bankacılık sektöründe yüksek kâr artışları görüldüğünü belirterek, 2017'de ise bankacılık sektörü için en önemli riskin faiz oranlarının yükselmesi olduğunu söyledi.

BDDK'nın açıkladığı 2016 Aralık verilerine göre, bankacılık sektörünün net kârı Aralık ayı sonu itibarıyla bir önceki yıla göre yüzde 44 artışla 37.53 milyar lira oldu.

Haberin Devamı

Reuters'in haberine göre; bankaların net faiz gelirlerinde 2017'de ciddi dalgalanma yaşayabileceğini belirten Uzunoğlu, "Özellikle kur dalgalanmalarından kaynaklı hazine kârlarında sorun yaşayabilirler, ayrıca yine 2016'da olduğu gibi operasyon giderlerini kısarak devam edeceklerdir. Ama bu iki faktör yani net faiz gelirleri ve hazine kârları şu anda önlerinde en büyük belirsizlik" dedi ve ekledi:

PİYASALARDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN... 

"(Bankalar) operasyon giderlerini kontrol ederek kurlarda ve faizde bir istikrar sağlanırsa 2016 kârlarına ulaşabilirler."

GEÇ LİKİDİTE UYGULAMASI

Haberin Devamı

Merkez Bankası'nın geç likidite uygulaması ile likiditeyi kısmasına bağlı yaşanan zorluğun bankacılık sektörünü daha yüksek maliyetli fonlara ittiğini ve fon maliyetlerinde ciddi anlamda yükselişler olduğunu söyleyen Uzunoğlu şunları söyledi:

"Bu arada kamu bankaları kredi faizlerini daha düşük tutarak daha iyi firmalara çok iyi tekliflerle gidebiliyor. Kamu bankaları seviyesinde kredi faizlerini aşağı indiremezseniz yüksek kredi faizi ve çok riskli müşterilerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu da bankacılık sektöründe batık kredileri yukarı itiyor."

"Dolayısıyla yeniden yapılandırmalar gündeme geliyor" diyen Uzunoğlu, şu anda varlık yönetim şirketlerine satılanlar da katıldığında takibe düşen kredi (NPL) oranının IMF verilerine göre yüzde 7-8 arasında göründüğüne işaret etti.

Uzunoğlu, şu anda bankacılık sektöründe TCMB'nin likiditeyi sağlayamamasından kaynaklanan sorunun bankaları daha yüksek faize ittiğini ama kamu bankaları moderatörlüğü nedeniyle yükseltemediklerine dikkat çekti.

Haberin Devamı

TCMB'nin şu anda uyguladığı para politikası bileşiminde yüzde 8 oranındaki 1 hafta vadeli politika faizinden fonlama yapılmazken, fonlama yüzde 9.25 faizle koridorunun üst bandından ve yüzde 11 faizle koridorunun üst bandının da üzerinde geç likidite fonlamasından sağlanıyor.

TL'nin tüm bu fonlamaların sonucunda nihai maliyetini gösteren TCMB'nin ağırlıklı ortalama fonlama faizi ise yüzde 10.35 civarında 5 yılın zirvesinde yer alıyor. Bu Ocak ayı başına göre 200 baz puanlık bir artış anlamına geliyor.

Faiz oranlarında özellikle maliyet tarafında yükseliş baskısı, ancak getiri anlamında ise düşüş baskısı olduğunu belirten Uzunoğlu, "Faiz oranlarının aktif ve pasife yansıması birbirinden farklı. Pasife bu yıl daha fazla yansıyacak bu durum. Örneğin 2016'da farklıydı. Bankalar faiz oranlarının 2016 ortamında genelde net faiz gelirlerini yukarı çekmişlerdi ama bu faiz ortamında yani maliyet baskısının olduğu faiz ortamında çok riskli kredili müşterilere gidecekler" dedi.

Uzunoğlu konuşmasını, "Ayrıca, Varlık Fonu mega projelere kaynak sağlayacağı için bankaların bu alandan getiri sağlamaları mümkün değil. Mega projeleri çerçevesinde bankalar rant arayışındaki firmalara yönelecekler. Maalesef etkili olmayan bir kredi piyasası büyümenin sürdürülebilirliğini tartışabilir kılar. Kredilerin etkinliği verimliliği düşerse beklenen büyüme gerçekleşmez" diye sürdürdü.

Uzunoğlu ayrıca bankalar için belirlenecek temettü oranının ne olacağının da önemli bir gündem maddesi olduğunu belirterek, "BDDK ne kadar cömert olacak bunu bilmiyoruz. Sermaye planlaması konusunda bankalar sorun yaşıyorlar" dedi.

En büyük problemin kur ve faiz belirsizliği olduğuna işaret eden Uzunoğlu, "Likidite ve faiz ilişkisi otomatik olarak kredi riski olarak yansıyor. Böyle bir döngü var arada. Bu sefer de teminat sistemini bozuyor ve teminat sistemi ile ilgili destekleyici karar almak zorunda kalınıyor" dedi ve ekledi:

"Mesela 'sicilleri silin' deniyor. Sicillerin silinmesi de bankacılık sektörü açısından risktir. Bütün belleği ortadan kaldırıyor bu ve gelecekti risklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bunu rating kuruluşlarına da açıklayamazsınız. Orada tam karar verilmedi, sektör af olmasını ancak sicilin silinmesini istemiyor."

TVF İLE MAKRO EKONOMİK ÇERÇEVE KREDİ ÜZERİNE KURULUYOR

Türkiye Varlık Fonu'nun (TVF) kurulmasının arkasında Türkiye'deki makro ekonomik çerçevenin tamamen kredi ve kredi büyümesinin üzerine oturtulması olduğunu savunan Uzunoğlu şöyle konuştu:

"Mevduat büyümesi son derece yavaş, mevduatın krediye dönüşümü yüzde 120'ler seviyesinde, kaynağı nasıl yaratırsın? Varlık fonu çerçevesinde bu kurumları teminat göstererek fon bulacaksın. Bunu nereden yapacaksın? Batıdan gelemez çünkü yatırım yapılabilir değilsin. Bunu yapacağın yer Körfez ama Suudi Arabistan sorunlu çünkü Rusya ile yakınlaşma Suudi Arabistan'ın işine gelmiyor. Bu nedenle Katar var. En azından geçici kaynak sağlarlar."

TVF'nin bir başka amacının da kamu bankalarının bu zamana sürdürdükleri kredi politikaları yani büyük müteahhitleri fonlayan mekanizma yerine mega projelere kayarak istihdama da destek sağlamak olduğunu söyleyen Uzunoğlu, "Varlık Fonu ile kamuda yeniden yapılandırma yapılıyor. Fon, özel sektör-kamu bankaları ilişkisini yeniden düzenliyor ve mega projelere kaynak çıkarıyor. Bunun piyasa ile ilişkilerini tekrar kuruyor ve 'ben piyasayı regüle edeceğim" diyor.

 

Hisse Başarıyla eklendi