Türkiye Arafat`ı İkna Edin

02.11.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :


İsrail Büyükelçisi Uri Bar - Ner, Türkiye`nin Ortadoğu barış sürecinde oynadığı çok kritik rolü devam ettirerek Filistin lideri Yaser Arafat`ı şiddeti durdurması ve barış görüşmelerine başlaması için ikna etmesini istedi.


Ortadoğu`da barış umutlarının bir kez daha sönmeye yüz tutup yerine kan ve gözyaşının geçtiği şu günlerde İsrail Büyükelçisi Uri Bar - Ner, gazetemize özel bir röportaj verdi. Türkiye`nin BM`deki İsrail aleyhindeki karar tasarısına destek vermesinin `hoş` olmadığını ama bu yönelimin ilişkilerin genel çerçevesi içinde değerlendirileceğini söyleyen Bar - Ner, Türkiye`nin Arafat`ı şiddeti durdurmaya ve barış masasına oturmaya ikna etmesini istedi. Büyükelçi`nin sorularımıza yanıtlarından bölümler şöyle:


Bilindiği gibi Türkiye, BM Genel Kurulu`nda İsrail`i Batı Şeria ve Gazze Şeridi`nde Filistinliler`e karşı `aşırı kuvvet` uygulaması nedeniyle kınayan bir karar tasarısına destek verdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de bu pozisyonu açıkça dile getirdi. Türkiye ile İsrail arasında askeri alandaki stratejik ortaklık gözönüne alındığında, Türkiye`nin bu yönelimine ilişkin neler söylemek istersiniz? Bölgede meydana gelen en son olaylar karşısında aslında Türkiye`den neler beklerdiniz?
Her şeyden önce, ilişkilerimiz güçlü. Yalnızca stratejik, yalnızca savunma - ki çok önemlidir - temelinde değil, ama Ortadoğu`nun tümünde tüm aşırı köktendinci hareketlere bir engel olan bölgedeki yegane gerçek demokrasi ülkelerimizde var. Yalnızca Türkiye ve İsrail`de gerçek demokrasi var. Bu şekilde tüm Ortadoğu için örnek durumdayız.


Nacizane görüşüm, bu durumun savunmadan daha önemli olduğu yönündedir. Ancak her ikisi de önemlidir. Ekonomik gelişme temelindeki ilişkilerimize gelince Türkiye ve İsrail arasında halihazırdaki ticaret 1.1 milyar dolar mertebesindedir. Bu yalnızca ticarettir ve 1996`dakinden 2.5 -3 kat daha fazladır. Her yıl Türkiye`ye gelen İsrailli turistlerin bıraktığı 200 milyon dolar toplam meblağı 1.3 milyar dolara çıkarır. Bu savunmadan daha önemlidir. Bir de Türkiye - İsrail - ABD arasındaki üçlü ilişki söz konusudur. Ancak şimdi gördünüz ki, doğrudan bizim sayemizde değil ama ABD`deki dostlarımız sayesinde Temsilciler Meclisi`nden Ermeni tasarısının geçmesi engellendi. Bu Türkiye - İsrail ilişkisinin ABD`deki mükemmel bir örneğiydi. Orada bizi destekleyen Musevi kuruluşları sayesinde oldu bu.


TARİHSEL BAĞLARIMIZ GÜÇLÜ;

Tabii bir de güçlü tarihsel bağlar var. 1492`de İspanya`dan kovulan Musevileri Türkiye`nin kabul ettiğini iyi biliriz. Musevi bilimadamları hatta Albert Einstein bile ABD`ye gitmeden önce 3 yıl Türkiye`de kaldı. Almanya`da, Paris`te yaşayan musevi Türkler Naziler zamanında vize talebinde bulunarak Türkiye`ye geri dönmek istedi. 1 milyon İsrailli her yıl Türkiye`yi ziyaret ediyor. Nüfusun yüzde 20`sidir bu. Bütün bunlar iki ülke arasında çok sıkı ilişkiler kurulmasına yol açtı. Şimdi bir krizle karşı karşıyayız. Türkiye daima Arap yanlısı karar tasarılarına onay verdi. Yalnızca bu sefer değil, geçen 20- 30 yılda böyle yaptı. Bu hoşumuza gitmedi, ama ilişkilerimiz mükemmeldir. BM`de Türkiye istediği gibi karar tasarılarına oy verir. Biliyorsunuz evlilikler bile sorunsuz olmaz ve bu bir evlilik değildir. Bazı sorunlarımız olabilir. Tasarının desteklenmesi hiç hoşuma gitmedi. Ancak bu durumu diğer ilişkilerimizin perspektifi içersinde değerlendiriyoruz. Ve öyle umut ediyoruz ki, bu da (Türkiye`nin İsrail aleyhine karar tasarılarını destekleme tavrı - CA) zaman içinde değişikliğe uğrayacak.


Türkiye`den ne beklediğimiz söyleyeyim. Türkiye`ye barış sürecinde çok önemli bir kolaylaştırıcı rol oynadığından dolayı müteşekkiriz. Türkiye, İsrail, Filistin Otoritesi ve Arafat`ın güvenine sahip. Tam güvenine sahip ve dolayısıyla iki taraf arasında çok önemli mesaj iletişimini sağlıyor. Türkiye`nin Arafat`ı şiddete son vererek müzakere masasına oturmaya ikna etmesini istiyoruz. Arafat bir kez bunu kabul ederse, Barak hemen karşılık verecektir. Çünkü Barak duruma bir çare bulup yola devam etmek için Clinton`ın Washington davetini kabul etmiş durumda. Eğer Türkiye bu muazzam rolü oynamayı sürdürürse, çok müteşekkir kalacağız.
İsrail Başbakanı Ehud Barak, Filistin tarafının `savaş kabinesi` olarak nitelendirdiği ulusal birlik hükümeti kurmaya çalıştı. Şu anda bu fikirden vazgeçip geçmediği çok net değil. Biliyorsunuz dün Şas partisinden 1 aylık süre aldı parlamentoda. Böyle bir hükümetin bölgede zaten tırmanmakta olan gerilimin düşmesine yardımcı olacağını sanıyor musunuz?


Bizimle Filistinliler arasında Ortadoğu`da süren şiddet, ayaklanmalar, ölümler, Arafat, FKÖ ve lideri Mervan Berguti olan FKÖ`nün birimi olan Tanzim tarafından başlatıldı. Bugünkü şiddet terör, ölümler Araplar`dan ve Filistin Otoritesi`nden kaynaklanıyor. İsrail`den değil. Arafat kendi barış partnerine karşı şiddeti başlattı. Likud hükümette değildi. Bu barış elini uzatan Barak hükümetiydi. Barak tarafından Camp David`de Filistinliler`e bütün İsrail başbakanları tarafından teklif edilmiş olanlardan daha kapsamlı barış anlaşması teklif edildi. Clinton ve bütün Avrupa ülkeleri liderleri tarafından bunun böyle olduğu onaylandı ve teyid edildi. Camp David`de Clinton Arafat`a geldi ve ona Barak`ın son adımı da attığını söyledi. Oldukça ilginç. Elinizde kapsamlı bir teklif var. Her istediğiniz, Kudüs de dahil olmak üzere yapılıyor. Şimdi sen de bir adım at ve cesur bir davranış sergile dedi. Arafat, Clinton`a ve Barak`a olumsuz yanıt verdi. Çünkü burada iki taraf arasındaki çatışmaların bütün nedenleri mevcuttu. Göçmenler, sınırlar, güvenlik anlaşmaları, yerleşim yerleri, Ürdün vadisi ve Kudüs. Barak, bu çerçeve içinde, bağımsız bir Filistin devletinin kurulabileceğini belirtti. Eğer kabul ediyorsanız dokümanları imzalayalım dedi. Ve iki taraf arasındaki çatışmalar bitsin. Sonsuza kadar. Teklif buydu. Buna karşılık Arafat Camp David`i terketti.


HERKES BARAK`I DESTEKLEDİ;

Sonra Arafat, Türkiye de içinde olmak üzere bütün dünyayı dolaştı, Ecevit, Sezer, Cem ile Chiraq, Blair ve diğerleriyle görüştü. Hepsi aynı yanıtı verdi ona: Barak, size bütün İsrail başbakanlarının teklifleri içinde en iyi teklifi sundu. Eğer teklifin bir bölümünü beğenmiyorsanız, kendi teklifinizi yapın. Karşı teklifini hiçbir zaman ortaya koymadı. Ve hala da yok. Şiddet ayaklanma, molotof kokteyleri kullanıldı. Çocukları kullandı ve suistimal etti. Onları öne sürdü. Olaylar böyle başladı. Yüzeysel bir görüş size Temple Mount`a giden Şaron`un olayları başlattığını iddia edecektir. Şunu belirtmek istiyorum ki, bakanlığımız gayriresmi olarak Filistin güvenlik şefine Şaron`un oraya giderse bir ayaklanma bir sorun olup olmayacağını sordu. Eğer El Aksa`ya girmezse sanmıyoruz dediler. Gidebilirsin denildi. Şaron oraya bir noktayı belirtmeye gitti. Hepsi buydu. İçişleri Bakanı Ben Ami`ye sorduk. Onların değerlendirmesi hiçbir şey olmayacağı yönündeydi.


Şaron Temple Mount`tan aşağıya indiği zaman hiçbir şey olmadı. Ayaklanmalar 29 Eylül`de yani bir gün sonra başladı. 20 bin kişi El Aksa, Harem ül Şerif`te cuma namazı kılıyordu. Hiçbir şey olmayabilirdi. Hazır gelmişlerdi. Taşlar molotof kokteylerini Ağlama Duvarı`nda dua eden Museviler`in üstüne atmaya başladılar. Böylece şiddet başladı. Binlerce Filistinli sayıları 150 kadar olan İsrail polisine karşı saldırıya geçti. Polis önce gözyaşartıcı bomba kullandı. Ondan sonra havaya ateş etti. Sonra yere ateş etti. Polisin seçim hakkı yoktu. Bu tür bir gösteri ile Seattle`da WTO`ya karşı yapılan gösteriler arasında şu fark vardır: Orada göstericileri engelleyen çok sayıda polis vardı ve göstericiler polisi geçip binaya girmiş olsalardı, bayrakları yırtarlar ve mobilyaları yakarlardı. Hepsi bu olurdu. Bizim durumumuzda, polis linç ediliyor. Dolasıylı polisin ateş açmaktan başka seçeneği yoktu. Durum budur. Çocukların polisin üzerine giderek 10 metre yaklaştığını gördünüz ama arkalarında Tanzim vardı. Dolayısıyla polis ateş etmek zorunda kaldı. Polise başka seçenek bırakmadılar. Polis ciplerine yaklaşıp molotof kokteyleri attılar. Herkes kendini çok kötü hissediyor.


DEMİREL`İN ARABULUCULUĞUNA ONAY;

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`in, Ortadoğu`daki şiddet olaylarıyla ilgili tespitlerde bulunmak üzere oluşturulacak uluslararası komisyona katılmasına İsrail dahil, tüm taraflar olumlu bakıyor. ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright`in komisyon üyeliğini önermek üzere Demirel`i aramasından önce Washington`un İsrail, Filistin ve Mısır`ın onayını aldığı, Türk hükümetine bilgi verdiği öğrenildi. İsrail Büyükelçiliği Sözcüsü, söz konusu komisyona karşı olmadıklarını belirtirken, Filistin`in Ankara Büyükelçisi Fuad Yasin ise, ``Bildiğim kadarıyla Demirel`in bu komitede yer alması onaylandı`` dedi. (FİNANSAL FORUM)
 

Hisse Başarıyla eklendi