Tony Blair`ın AB Vizyonu

09.12.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :


Üç ay önce, yüksek petrol fiyatlarına ilişkin protestoların sona erdiğinin ertesi günüydü ve Britanya Başbakanı Tony Blair Downing Caddesi`ndeki makamında, görüş alışverişinde bulunmak üzere, iyi bir ruh haliyle oturuyordu. Oturuma katılanlardan birisi, Blair, masadaki diğerlerine kıyasla petrol rafinelerine ilişkin ne denli bilgili olduğu şakasını yapıyordu ve oldukça mutluydu. Avrupa`ya ilişkin konuşmaktan memnundu, diyor.


Konu Britanya ve liderleri olunca, bunlar bir cümlede geçmesi zor sözcükler. Blair, kendi ülkesinde Blair`ın, müthiş Britanya`nın Avrupa süperdevleti haline getirilmesi komplosunun bir parçası olduğunu düşünen Avrupa`ya şüpheyle yaklaşanların daima kuşatması altında. Cuma günü Nice`de en sıkı AB zirvelerinden birisinde diğer Avrupalı liderlerle birlikte otururken Blair, Pazar günü varılan herhangi bir anlaşmanın, Britanya medyasında Britanya çıkarlarının satılması olarak duyurulacağını biliyordu. Blair, Britanya`nın AB`nin geleceğini bugünün iki katı sayıda 30 üyeye genişlemesinde gördüğünü daha fazla vurgulamaya başladı. Orta ve doğu Avrupa`da yeni üyelerin katılım sürecini çabuklaştırmada istekli. Bu kısmen Britanyalıların yeni üyelerin, güçleri ulusal sermayelerden merkezileşmiş AB kurumlarına transferine ilişkin Britanya`nın direncini paylaşacağına ilişkin inancından kaynaklanıyor. Dahası, genişleme olasılığı, AB`yi kendi içinde daha fazla üyeyle başedebilmek için reform yapmaya zorluyor. Britanyalılar bu reformların kendi çıkarlarına çalışır bir hale gelebileceğine inanıyorlar.


Blair`ın başkanlık ettiği ve yeni kitapçığı Avrupa`nın Gelecekteki Şekli broşüründe yazdığı Foreign Policy Center, Dış Politika Merkezi adlı think tank`in direktörü Mark Leonard, Britanya`da biz kendimizi her zaman statüko gücü olarak gördük. Gerçek olan kendimizi reform gücü olarak görmemiz: Britanya yalnızca yapıcı ve taşarlanmış Avrupa reformundan kazanabilir, dedi. Ya da bir Downing Street yetkilisinin dediği gibi: Zaman bizim yanımızda. Eylül ayındaki, Downing Street 10 numaradaki beyin fırtınası oturumu, Blair`ın AB`nin reformuna ilişkin öneriler geliştirebilmek amacıyla düzenlediği sayısız toplantıdan birisiydi ve bunu daha sonra Warsaw`daki bir konuşmasında kısaca belirtti. Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer`in Mayıs ayında ve daha sonra Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac`ın yaptığı ana konuşmalara karşılık veriyordu. Her seferinde, AB`nin genişleme sonrası geleceğine ilişkin yeni modeller ortaya koydu. Fischer, direkt seçilmiş bir AB başkanını kapsayan bir hükümet federal sistemi çağrısında bulundu. Chirac bazı üyelerin diğerlerinden daha hızlı entegre olacağı iki hızlı bir AB öngördü. Heriki konuşmada, Blair`a kendi ülkesinde sorunlara yol açtı ve Avrupa`da öncülük iddialarını zora soktu. Oturumun katılımcılarından birisi, son halini alması için en az 10 kişinin taslak sunduğunu belirterek Karşılık vermesi aylar aldı. Özellikle Warsaw büyük bir konuşmadı, dedi. Blair, metin üzerinde 30 saat kadar çalıştı. Ayrıca görüşlerini, akşam yemeklerinde Almanya Başbakanı Gerhard Schroeder`le paylaştı. Özellikle bu toplantılardan birisi Blair`ın Chequers`deki özel rezidansında geceye sarktı. Yetkili, Dillerimiz farklı da olsa, aynı amaçlara sahip olduğumuzdan, Almanlarla bunun üzerinde çalışabileceğimizi hissediyoruz. Bu, AB`nin karar verme mekanizmasını daha demokratik ve kimin ne için sorumlu olduğunun daha netleşir bir hale gelmesin de kapsıyor, dedi. (FİNANSAL FORUM - THE WALL STREET JOURNAL)


 

Hisse Başarıyla eklendi