Tarımın Yeni Yüzü

13.11.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :


Büyük holdingler, yaptıkları dev yatırımlarla unutulmaya yüz tutan tarım ve tarıma dayalı sektörleri ayağa kaldırmak için atağa kalktı.


Enerji, telekomünikasyon derken şimdi de unutulan sektör tarıma yönelen holdingler, büyük projelerle yıllardır devletin yapamadığını yapmak için harekete geçti.Aralarında Koç, Sabancı, Yaşar, Alarko, Kibar, Ekinciler gibi büyük holdinglerin de bulunduğu birçok firma Anadolu`nun çeşitli yerlerinde kurdukları modern tarım işletmelerine milyonlarca dolar harcıyor. Teknolojiyi toprakla tanıştıran kuruluşların herbiri bir ucundan tutarak ölen tarımı ayağa kaldırmaya çalışıyor. En fazla ilgi gören yatırım ise süt ve besi hayvancılığı, seracılık, fidancılık ve tohumculuk. Çünkü organize olunduğunda tarımın ciddi kâr ve katma değer yarattığı artık ortada.


Holdingler, en büyük zorluğu ise uygun arazi bulmakta yaşıyor. Bu nedenle birçok şirket, özerkleştirilmesi planlanan TİGEM`in arazileri için Tarım Bakanlığı`na başvurdu ancak bürokratik işlemler nedeniyle bu projeler hayata geçirilemedi. TİGEM`in 37 işletmesinin özel sektörle ortak işletilmesine yönelik projelerinin yıllardır uygulamaya konulamaması, yeni bir modelin doğmasına neden oldu. Arazi bulamayan şirketler, çiftçilerle sözleşme imzalayarak istedikleri nitelikte üretim yaptırmaya başladı. Sezon sonunda bu ürünlere alım garantisi veren şirketlerin projelerine çiftçilerden de büyük destek geldi. Böylece çiftçi, hem modern tarımı öğrenmiş oldu, hem de ürününü satma sorununu ortadan kaldırdı.


Nüfusunun yüzde 45`ini hâlâ tarım kesiminde barındırmasına rağmen, buğdaydan ete, mercimekten elmaya kadar birçok ürünü dünyanın çeşitli ülkelerinden ithal eden Türkiye`de, özellikle İsrailli firmalar büyük kuruluşların sektöre yatırım yapmasını kolaylaştırdı. ABD, Hollanda ve İsrailli birçok firma, GAP bölgesinde sektöre yatırım yapmak için hâlâ işbirliği olanakları arıyor.Hem tarımda, hem de hayvancılıkta çiftçi ile ortak çalışan şirketler, büyük ilgi görüyor. Türkiye`de 10 bin civarında çiftçi, sözleşme modeli ile ürünlerini satma garantisi aldığı için sektöre yatırım yapma yapma cesaretini de buluyor.


EN PAHALI GIDAYI BİZ YİYORUZ;
Erdal Bahçıvan (Bahçıvan Gıda)


Bu holdinglerin yaptığı çalışmalar, küçük yatırımcıya örnek olma açısından da önem taşıyor. Türkiye`de artık tarımın köylünün bireysel gayretleriyle yapılmasının çok ötesine geldiği bir noktadayız. Bu, iki dönüm pancar, bir dönüm buğdayla olacak iş değil. Nüfusun yüzde 45`i tarımda ama kendimize yetmeyen bir tarım politikamız var. Teknolojinin ve bilimin tarıma girmesi, uzun vadeli bir tarım politikası ile işletmecilik yapılması şart. Köylü sırtını devlete dayamış, Şeker, tütün, ayçiçeği ekerim, devlet gelir alır mantığı vardı. Ne iş büyüyor, ne pasta. Dünyanın en pahalı sütü, eti, buğdayı, şekeri bizde. Verimin az olmasının rolü büyük. 400 çiftçinin yaptığı iş, ABD`de bir çiftçinin yaptığı işe eşit.


TOPRAĞA TEKNOLOJİ GİRMELİ;
Necati Çelik (Sapeksa)


Türkİye`de üretim değil, pazarlama sorunu var. Yaş sebze-meyve sanayisi kurulmazsa, çiftçinin ürettiği ürünler çürümeye mahkum. Üretimin yanına sanayiyi de koyup meyve, sebze, et, süt gibi çabuk bozulan ürünleri ambalajlama yöntemi ile uzun vadeli satabilme şansının yaratılması lazım. Türk çiftçisinin kurtuluşu burada. Bu konuda herkes üzerine düşen görevi yerine getirmeli. Tabii kaliteli tohumun da önemi büyük. Topraktan dönüm başına maksimum verimi almak, kaliteli tohuma bağlı. Avrupalı 1 dönüm topraktan 15 ton ürün alıyorsa, Türk çiftçisi 5 ton ürün alıyor. (SABAH)

 

Hisse Başarıyla eklendi