Küresel ticarette savaş rüzgârları

27.03.2018 - 10:35 | Son Güncelleme :

Son günlerde küresel piyasaların ana gündemi olası bir ticaret savaşı. Mart ayı içinde ABD Başkanı Trump’ın ulusal güvenlik gerekçeleriyle çeliğe % 25, alüminyuma % 10 gümrük vergisi uygulamaya başlayacağını duyurmasıyla savaşın fitili de ateşlenmiş oldu. Bu adımın ardından gelen tepkiler üzerine ABD’nin Meksika, Kanada, Avrupa Birliği, Avustralya, Arjantin, Brezilya ve Güney Kore gibi önemli dış ticaret ortaklarını mayısa kadar muaf tutma kararı aldığını duyurması bu adımların aslında büyük ölç


ABD’nin dış ticaret açığı 2017 yılında % 12 artışla 566 milyar dolara yükselerek 2008 yılı sonrasındaki en yüksek seviyeyi gördü. ABD’nin Çin’ karşı verdiği dış ticaret açığı 375 milyar dolar seviyesinde ve bu açığın 100 milyar dolar civarında azaltılması hedefleniyor. Trump’ın “önce Amerika” odaklı ve popülizm yanlısı tavırları ile kasımda ABD’deki ara seçimler göz önüne önüne alındığında son dönemde atılan adımlar pazarlık ve politika için “kurusıkı” atışlar olarak görülebilir. Zira, hatırlanacak olursa Trump geçen yıl da yaptığı bazı çıkışlar ve/veya yurtdışı gezilerin ardından önemli büyüklükte ticari anlaşmalarla geri dönmüştü. Ancak, yakın dönemde Trump’ın yaptığı görevden almalar ve yerine atadığı kişilerin özellikle İran ve Kuzey Kore politikalarında sert tutumlarıyla bilinen isimler olmaları, Çin’in ufak bir uyarı olarak yaptığı misillemenin devamının gelmesi ya da sıçrama etkisi yapması gibi unsurlar düşünüldüğünde ise küresel ekonomi açısından son derece tehlikeli bir sürecin eşiğinde olduğumuz söylenebilir. 

Son küresel krizin üzerinden geçen yaklaşık 10 yılın sonunda küresel büyüme en güçlü ve en kapsayıcı duruma ulaşmışken ve uzun süredir yatay seyreden küresel ticaret hacmi büyümesinde yükselişe yönelik sinyaller gelmeye başlamışken ortaya çıkan bu durum küresel ekonomik büyüme açısından önemli bir risk potansiyeli taşımakta. Ticaret savaşının tırmanmasına yönelik endişelerin tırmanması uluslararası büyük şirketlerin “bekle-gör” politikasına geçmesini tetikleyebileceği gibi küreselleşmeyle birlikte üretimde ülkeler arası karşılıklı işbirliğini oldukça üst seviyelere getirmesi de olayın sadece ABD-Çin arasında kalmayarak diğer ülkelere sıçramasına yol açarak özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir risk oluşturabilir. 

Haberin Devamı

ABD-Çin arasındaki sürecin hassasiyetini artıran bir diğer kritik unsur da ABD tahvillerini elinde bulunduran yabancı ülkeler arasında Çin’in 6,26 trilyon dolar ve % 19’luk payla birinci sırada yer alıyor olması. Zira, Trump’ın vergi reformunun ABD bütçe açığını artırma potansiyeli ilerleyen dönemlerde ABD Hazinesi’nin daha fazla borçlanma arayışına girme ihtiyacını artırabilir. Başlı başına bu durum bile ABD tahvil faizlerini artırma potansiyeli taşırken; Çin’in elinde bulundurduğu tahvil portföyünü de olası bir ticaret savaşında silaha dönüştürmesi küresel anlamda tahvil faizlerindeki oynaklığı ciddi ölçüde artırabilir ve normalleşme eğiliminde olan küresel merkez bankalarının da elini ciddi ölçüde zorlaştırabilir. 

Haberin Devamı

Son olarak, dün itibariyle yabancı basında Çin’in ABD’yle olan ticaretindeki fazlanın azaltılması için ABD’den daha fazla yarı iletkenler alınmasını teklif ettiği yönündeki haber akışlarının ticaret savaşı riskini şimdilik azaltıcı etki yapmasıyla ABD endeksleri son yılların en güçlü güniçi toparlanmalarından birini kaydetti. Ancak, olası bir ticaret savaşı endişelerinin tam olarak ortadan kalkmadığını ve önümüzdeki günlerde bu kapsamda gelecek haber akışlarının piyasalardaki oynaklığı önemli ölçüde artırma potansiyeli taşıdğını belirtelim. Zira, yukarıda değindiğimiz gibi son atılan adımlar sadece bir politika hamlesi olsa bile taşıdığı risk unsurları göz önüne alındığında sürecin negatif senaryoya evrilmesi küresel anlamda ciddi bir kırılmaya yol açabilir

 

 

Hisse Başarıyla eklendi