Erçel: İzlenen Para ve Kur Politikasında Bir Değişiklik Söz Konusu Değil

07.12.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :



-İzlenen Para Ve Kur Politikasında Bir Değişiklik Söz Konusu Değil -Önümüzdeki Yıl Uygulanacak Çok Daha Güçlü Makro Ekonomik Politikalar, Aynı Zamanda İç Dinamiklerin Ödemeler Dengesine Yansımasını Kesecek, Azaltacak Nitelikte Olacak -Türk Lirası`ndaki Değerlenme, Kasım Enflasyonu İle Birlikte, Tüketici Fiyatları Bazında 2000 Yılı Başından Bu Yana Yüzde 8`Ler, Toptan Fiyatlarla Yüzde 4-5`Ler Düzeyinde -Bankacılık, Risk Yönetme Veya Riskle Beraber Yaşama Veya Aldığınız Riskleri Çok İyi Ölçme Sanatı Olarak Tanımlanıyor -Maalesef Çok İyi Olarak Nitelendirdiğimiz Bir Banka Da, Bu Riskin Bir Nevi Çok Ağır Olması Nedeniyle, Geçen 15 Günde Önemli Ölçüde Zarara Uğradı

ANKARA (A.A) - 07.12.2000 - Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, izlenen para ve kur politikasında bir değişikliğin söz konusu olmadığını bildirdi. Önümüzdeki yıl uygulanacak çok daha güçlü makro ekonomik politikaların, aynı zamanda iç dinamiklerin ödemeler dengesine yansımasını kesecek, azaltacak nitelikte olacağını ifade eden Erçel, bu konuda çok dikkatli davrandıklarını belirtti. Erçel, NTV`ye yaptığı açıklamada, Türk Lirası`ndaki değerlenmenin ise Kasım enflasyonu ile birlikte, tüketici fiyatları bazında 2000 yılı başından bu yana yüzde 8`ler, toptan fiyatlarla ise yüzde 4-5`ler düzeyinde olduğunu bildirdi. Türk Lirası`ndaki değerlenme konusunu, aslında programın başında beklediğimizden daha düşük bir gerçekleşme olarak niteleyen Erçel, bu yılın Ocak ve Şubat aylarında, yüzde 10`luk enflasyonda bir birikim olmuştu. Onu da, gelecek Ocak ve Şubat`ta normal düşen enflasyon çerçevesinde atlattığımız zaman, zaten bu biriken reel değerlemenin de azaldığını göreceğiz dedi.

-ENFLASYON VE KUR BANDINA GEÇİŞ-

Gelecek yıl için enflasyonun yüzde 10-12 olarak hedeflendiğini hatırlatan Erçel, aynı zamanda kurda bandınageçeceklerini bildirdi. Erçel şöyle devam etti: Bantla beraber kurun alacağı değerleri, aynı zamanda hedeflediğimiz enflasyonu da dikkate aldığınızda, yılın sonlarında bu reel değerlemenin normal olarak azalması lazım. Kurunuz değerlenebilir ama bunun ödemeler dengesine yansımasına bakmanız lazım. Bugüne kadar gelişen olaylarda, ödemeler dengesini en fazla olumsuz yönde etkileyen unsurlar, petrol fiyatlarındaki artış ile Euro`nun değer kaybı oldu. Bize 4 milyar dolarlık bir ek yük getirdi. Bunun ötesinde Türkiye`nin iş gücünün verimliliğinde çok önemli artış var. Hepsini ortaya koyduğunuz zaman, şu aşamada herhangi bir şekilde ben bir, tabii ki risk var ama bir sorun görmüyorum. Ama önümüzdeki yıl uygulayacağız çok daha güçlü makro ekonomik politikalar, aynı zamanda bu iç dinamiklerin ödemeler dengesine yansımasını da kesecek, azaltacak nitelikte olacaklardır. Bu konuda çok dikkatli davranıyoruz. Elimizden geldiği kadar, bu konu ile ilgili olarak TL`nin fazla değerlememesi konusunda, kur politikası dışında ne önlemler alınması gerekiyorsa onların üzerinde duruyor ve onlara yöneliyoruz.

-DEMİRBANK....

Bu arada Erçel, Fon`a devredilen Demirbank`ın sahibinin, ben devlete, programa güvendim. Faizler yüzde 110`lardan benim de katkıda bulunmamla yüzde 30`lara indi. Hazine 20 milyar dolar kazandı. Sonunda ben bankamı kaybettim sözlerinin hatırlatılması üzerine, gelişen, küreselleşen ve sermaye akışının süratli olduğu bir dönemde, özellikle bankacılık sektörünün risk unsuruna çok ağırlık verdiğini söyledi. Erçel, şöyle konuştu: Eskiden bankalara genellikle kurallar konulurdu. O kurallara bakılırdı. Kurallara uymuşsa, (banka iyidir, kötüdür) denirdi. Ama 1980`li yılların ortasından sonra özellikle 1990`lı yıllarda, günümüzdebankacılık sisteminin artık koyduğumuz kuralların ötesinde, risk unsuru son derece üst düzeylere geldi. Risk unsurunun 4-5 tane önemli risk kalemi var. Örneğin döviz riski. Türk bankacılık sistemi yıllardır bu riski alır, taşır, oradan kaçınma yolları üzerinde düşünür, taşınır oradan para kazanmaya çalışır. Ama son derece de iyi bilir.

-FAİZ VE PİYASA RİSKİ-

Onun ötesinde bir faiz riski olduğuna işaret eden Erçel, şöyle devam etti: Piyasa riski dediğimiz bir olay da var. Aynı zamanda, önemli risklerden bir tanesi de vadelerin uyumsuzluğudur. Yani parayı toplarsınız uzun vadelidir. Verdiğiniz kısa vadelidir veya tersidir. Bir anda oluşan piyasa riski dediğimiz olay, bir an oluşan olay. O riski almış kimseleri çok ağır bir şekilde yaralama durumunda kalıyor. Nedir? İki haftada çok yükselen faizler aynı zamanda ellerinde bulunan devlet tahvillerinde ikincil piyasallarda yükselen faizler değerlerini düşünüyor. Onu sattığınızdadaha fazla bir anlamda zarara gireceksiniz. Faizi beraber taşımaya kalksanız. Her gün zaten taşıyorsunuz. Onunla ilgili olarak üzerinize çok büyük yük birikiyor. Aynı olay döviz, vade riskinde de var, faiz riskinde de mevcut. Dolayısıyla artık bankacılık, risk yönetme veya riskle beraber yaşama veya aldığınız riskleri çok iyi ölçme sanatı olarak tanımlanıyor. Maalesef çok iyi olarak nitelendirdiğimiz bir banka da, bu riskin bir nevi çok ağır olması nedeniyle, geçen bu 15 günde önemli ölçüde zarara uğradı. Erçel, Türk bankacılık sisteminin, risk ölçme, riskle beraber onu alma metodlarını geliştirip, çok daha iyi, sağlıklı yapıya kavuşturacağı inancında olduğunu kaydetti.
 

Hisse Başarıyla eklendi