Enflasyonla mücadele programının geleceği

18.12.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :


Bu kriz, enflasyonla mücadele programının hata ve eksikliklerinden mi, yoksa başka yerlerde yapılan hatalardan mı kaynaklanıyor?


Türkiye ekonomisi kasım ayının ikinci yarısında tarihinin en büyük likidite krizini yaşadı. İktisat politikası tarihine aşina olanlar, buna benzer bir süreçle daha önce hiç karşılaşılmadığını biliyorlar. Geçmişte başımıza çok farklı, hatta çok daha ağır sonuçları olan ekonomik krizler gelmişti. 1955-58 arasını, 1978-79 dönemini, 1994`ü, 1998-99`u hatırlatabiliriz. Sonuncusu hariç diğerleri TL`de büyük bir devalüasyonla sonuçlanmış, hepsinde ekonomi küçülmüş, fakat hiçbirinde reel faizler son bir ayda tırmandıkları mertebeye ulaşmamıştı. O nedenle likidite krizi tanımlaması haklı duruyor. Ancak, bu krizi diğerlerinden ayırdeden çok önemli bir fark daha var. Çünkü, Türkiye ekonomisi, IMF denetiminde yakın tarihinin en ciddi ve kapsamlı enflasyonla mücadele ve yeniden yapılanma programını uygularken kriz çıktı. Dolayısıyla, tüm diğer krizlerde mevcut olan ve tüm gözlemciler tarafından krizlerin temel nedeni olarak düşünülen ve gösterilen iki unsur bu kez yoktu. Bir: monetize edilen devasa bir kamu açığı yerini, son yayınlanan kasım bütçe gerçekleşmesinde 14.4 milyar dolarlık faiz dışı fazlaya bırakmıştı. İki: para ve kur politikasında yüksek risk primine yol açan belirsizlikler yerine önceden ilan edilen kur ve para kurulu muadili sistem getirilmişti.


Çok ilginç değil mi? Bütçede rekor faiz dışı fazla veriliyor; döviz kurunun on iki ay sonrası değerleri biliniyor; para otoritesinin keyfi para basma yetkisi elinden alınmış; ama büyük bir likidite krizi oluşuyor. Ortada izah edilmesi gereken bir durum olduğu sanırım son derece açıktır. Demek ki, ilk yapmamız gereken şey, yaşanan likidite kriziyle yılbaşında devreye giren enflasyonla mücadele programı arasındaki ilişkileri saptamaktır. Lafı dolaştırmadan anahtar soruyu soralım. Bu kriz, enflasyonla mücadele programının hata ve eksikliklerinden mi kaynaklanıyor? Yoksa, enflasyonla mücadele programına rağmen, başka yerlerde yapılan hatalardan mı kaynaklanıyor? Soruya nasıl cevap verdiğimiz son derece önemli: programın geleceği de verilen cevaba bağlı olacak. İlk halde, kabahat bizzat programın kendindedir, yani iyi uygulansa bile sonunda bir krize gitmesi kaçınılmazdır, dolayısıyla programdan vazgeçilmediği sürece ekonomi düzlüğe çıkamayacaktır. İkinci halde, programın kendinde bir hata ya da sorun yoktur, yani hata uygulamadadır, dolayısıyla hataları telafi ederek hızla olumlu konjonktüre geri dönülebilir.


Hemen tavrımızı açıklayalım. İlk yaklaşımı yanlış buluyoruz. Hiçbir dezenflasyon ya da stabilizasyon programının mükemmel olamayacağı doğrudur; bizimki de değildir. Ama teknik olarak güçlü bir programdır ve ilk 10 aylık sonuçları da bunu doğrular yöndedir. Programın başarısızlığının kanıtlandığı şeklindeki görüşlere katılmıyoruz. Enflasyonla mücadele program devam edecektir. Özellikle programın belkemiğini oluşturan kur çapasından vazgeçmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Diğer alanlarda zaten yapılacak revizyonlar biraz daha kapsamlı olabilir, ama işin kalitatif özü aynı kalacak, sadece kantitatif hedeflerle oynanacaktır.
Geriye bir soru daha kalıyor. Uygulamadaki hatalar esas itibariyle hükümetten ve siyasetten mi kaynaklanıyor? Yoksa, bürokratik-teknik kadrodan mı? Doğallıkla, her ikisinin de payı var denebilir. Gene de, olumsuz sonuca hangisinin daha fazla katkı yaptığını saptamak bizce önemli. Programın gücü ve geleceği konusunda aynı görüşleri paylaştığımız meslektaşlarımızdan bir bölümü krizin esas nedenini yapısal reformlarda ayak sürüyen siyasetçilerde buluyor. Bir başka bölümü ise hatayı teknik kadroya, özellikle de likidite olayının birinci elden sorumlusu ve denetçisi durumundaki Merkez Bankası`na atfediyor. Kendimi ikinci grup içinde görüyorum.


Önümüzdeki günlerin gelişmeleri, olayı daha iyi anlamamıza olanak verecektir. Hükümet, piyasanın sopasını yiyince, hızla kendisine düşen görevleri yerine getirmeye başladı. Eğer ekonominin normalleşmesi de aynı süratle gerçekleşirse, kabahati siyasette bulanların analizlerinin daha doğru olduğunu kabul etmek zorundayız. Tersine, reform sürecinin hızlanmasına rağmen normalleşme gecikirse, likidite krizinin özünde parasal sorunların yattığı savı haklı çıkacak. Her iki halde de, enflasyonla mücadele programının devam etmesini beklediğimi tekrar vurgulamak istiyorum. (para)


 

Hisse Başarıyla eklendi