Avrupa Birliği liderleri İngiltere'de yapılan erken seçimde Başbakan Theresa May'in parlamento çoğunluğunu kaybetmesiyle, bu ay başlayacak olan Brexit müzakerelerinin ertelenmesinden ve müzakerelerde başarısız olunmasından kaygılanıyorlar. Avrupa Komisyonu'nun bütçeden sorumlu üyesi Guenther Oettinger, İngiltere'de hiçbir partinin parlamentodaki sandalyelerin yarısından fazlasını alamadığını gösteren seçim sonuçlarının ardından, Londra'nın AB'den ayrılma müzakerelerin planlandığı gibi 19 Haziran'da başlayacağından emin olamadığını belirtti.
İngiltere'de zayıf bir hükümet ihtimali ise, ülkenin 2019'da AB'den çıkışını en az hasarla atlatmasını sağlayacak bir anlaşmanın mümkün olamaması riski yaratıyor.
Deutschlandfunk radyosuna açıklama yapan Oettinger, İngiltere'nin Brexit müzakerelerinde taraf olarak zayıf kalmasının, kötü bir sonuca yol açabileceğini söyledi. "Karar alabilecek bir hükümete ihtiyaç var. Zayıf bir müzakere ortağı olursa görüşmelerin her iki taraf için de kötü sonuçlanması tehlikesi doğar." Fransa Başbakanı Edouard Philippe, İngiltere'nin tamamen karar değiştirip AB'de kalmak istemesi ihtimalini reddetti ancak Brexit müzakerelerinin "uzun ve zor" olacağını söyledi.
Almanya'nın Avrupa işleri bakanı Michel Roth, müzakereler yoluyla bir anlaşmaya varmak için kalan iki yıllık sürenin çok dar bir pencere olduğunu belirtti ve "Hiç zaman kaybetmememiz gerekiyor" dedi.
Buna karşılık Finlandiya Başbakanı Juha Sipila, İngiltere'de yeni hükümetin kurulmasında olabilecek bir gecikmenin müzakerelerin başlamasını da geciktireceğini söyledi.
YLE televizyonuna konuşan Sipila, "Durum çok belirsiz ve bu da hiç kimsenin yararına değil" dedi.
May geçen yıl yapılan referandumdan önce Brexit'e karşı olmasına rağmen, dönemin başbakanı David Cameron'un Brexit referandumunu kaybetmesi üzerine başbakan olmuş ve Mart ayında çekilme süreci için İngiltere'nin koşullarını içeren resmi başvuruyu yapmıştı. Böylece İngiltere'nin AB üyeliğinden çıkışı için iki yıl olarak tanınan süre çalışmaya başlamıştı.
May, müzakerelerde daha güçlü olabilmek için mecliste daha büyük bir çoğunluk alma umuduyla 8 Haziran için erken seçim çağrısı yaptı.
AB liderleri de, May ne kadar güçlü olursa, AB ile daha kolay uzlaşabileceğini ve İngiltere'nin AB koşullarını reddetmesi ve masadan kalkmasını isteyen Brexit yanlılarının baskılarına karşı daha dirençli olacağını düşünüyorlardı.
Avrupa Parlamentosu'nun muhafazakar grubunun Alman üyelerinden Elmar Brok, May'in partisindeki sertlik yanlılarına karşı durmasını sağlayacak bir çoğunluk alamamasından Avrupalıların üzüntü duyacağını söyledi.
"Bu durumda (İngiltere'de) hiçbir başbakanın manevra kabiliyeti kalmayacak. Bu yüzden her şey çok zor olacak."
Avrupalı liderler, artık İngiltere'nin karar değiştirerek AB içinde kalmayı talep etmesi ihtimaline prim vermiyorlar. Liderlerin çoğu AB'nin ikinci büyük ekonomisi olan İngiltere'nin sorunsuz ve hızlı bir biçimde ayrılmasının en iyi sonuç olacağını düşünüyor.
Brexit sürecini bu aşamada durdurmak için tüm diğer AB üyelerinin onayı gerekiyor.
İngiltere'de şimdi, yeni bir koalisyon hükümetinin May'in önerdiğinden daha "yumuşak" bir Brexit'e razı olabileceği düşüncesi de AB için sorun olabilir.
AB'nin 27 üyesi, her ne kadar üye olmayan Norveç ve İsviçre'ye tanıdıkları AB pazarlarına giriş hakkını İngiltere'ye de tanımaya hazırlarsa da, bunun karşılığında İngiltere'nin AB bütçesine katkı yapmaya devam etmesi ve AB kurallarına uyması şartını getirecekler.
Norveç Dışişleri Bakanı Boerge Brende, "Belki de sert Brexit olmayacak. Belki İngiltere müzakerelerde daha çok esneklik göstermek zorunda kalacak" dedi.
Ancak AB liderleri, hangisi olursa olsun bir İngiliz hükümetinin Norveç tazı bir ilişkiyi seçmenlere nasıl kabul ettireceğini sorguluyor.
Avrupa merkez sağ partiler grubu sözcüsü Siegfreid Muresan, Twitter üzerinden yaptığı sert eleştiride, May'in de Cameron gibi "kişisel siyasi kazanç" için ülkesinin geleceğini tehlikeye attığını söyledi.
Muresen May'in İngiltere'yi Brexit için iki yıllık bir süreye bağlarken "ateşle oynadığını" ve şimdi de "elinin yandığını" söyledi.