Bankacılıkta, 4`üncü Toplu Tasfiye Dönemi

01.11.2000 - 00:00 | Son Güncelleme :




Türkiye ekonomisi, Cumhuriyet tarihinin dördüncü toplu bankacılık tasfiye dönemini yaşıyor. Tümü de IMF ile imzalanan stand-by anlaşmalarıyla uygulanan önemli istikrar programlarının uygulanması dönemine rastlayan banka tasfiye operasyonlarının tümünün de nedeni yaklaşık aynı. Tüm operasyonlarda, gündeme Banka sahiplerinin toplanan mevduatı kendi işlerinde kullanmaları ve mali bünye zaafiyeti gerekçe olarak gündeme geldi.

Türkiye, IMF`yle üye olduğu Eylül 1946`dan sonra imzaladığı stand-by anlaşmalarının sayısı 16`yı buluyor. Ancak unların içerisindeki dört stand-by temel iktisat politikalarında radikal değişiklikler getiren programlar olarak nitelendiriliyor. Halen uygulanmakta olan 2000 programı da bu özellikte ve iktisat politikası tercihlerinde radikal değişiklikler yaratılmasını öngörüyor. Bunlardan birincisini 4 Ağustos 1958`de imzalanan stand-by, ikincisi 24 Ocak 1980 kararları, üçüncüsünü, 5 Nisan 1994 kararları oluşturuyor.

1998 yılı ortalarında imzalanan yakın izleme anlaşmasıyla hazırlıklarına başlanan ve 9 Aralık 1999`da IMF`ye verilen niyet mektubuyla uygulanmasına geçilen 2000 stand-by programının bir yıllık uygulama süreci dolmadan yedi özel bankaya mali bünye zaafyite nedeniyle el konuldu. 2000 stand-by`ının hazırlık aşaması olan yakın izleme anlaşmasının uygulanma döneminde el konulan Bank Ekspres ve İnterbank ile birlikte 2003 yılı sonuna kadar uygulanacak bu istikrar programı döneminde tasfiye sürecine alınan özel banka sayısı dokuzu buldu. 1994 krizinden sonraki gelişmeler nedeniyle el konulan Türk Ticaret Bankası`nın tasfiyesi de yine budöneme kaldı.

İlk tasfiye 1960`da

Türkiye`deki ilk büyük ve kapsamlı banka operasyonu 4 Ağustos 1958 tarihinde imzalanan stand-by`a bağlı istikrar programı sonrasında 1960 yılında yaşandı. Bu dönemde Sanayi Bankası, Esnaf Kredi Bankası, Doğubank, Türkiye Birleşik tasarruf ve Kredi Bankası, Tutum Bankası, Raybank, Türkiye Kredi Bankası ve Muhabank tasfiyeye alındı. 1960 yılında yapılan bu tasfiyenin nedeni de BDDK Başkanı zekeriya Temizel`in son iki bankaya el konulurken açıkladığı gerekçeyle büyük bir benzerlik gösteriyor. 1960 yılındaki tasfiyenin nedeni de kamuoyuna, mali bünye zaafiyeti olarak açıklanmı, halktan toplanan mevduatın şüpheli kredilere yatırılması, toplanan mevduatları Banka sahiplerinin kendi işlerinde kullanması, kişisel çıkar sağlamak amacıyla geri gelmeyeceği bilinen krediler açılması gerekçe gösterilmişti.

İkinci tasfiye 24 Ocak kararlarından sonra

Türkiye`nin en radikal iktisat politika tercihlerinin gündeme getirildigi 24 Ocak 1980 kararları sonrasında da Türkiye`nin 1980 kararları sonrasında da Türkiye`nin gündemine bir banka operasyonu gelmişti. 24 Ocak 1980 programının getirdiği faiz politikası sonucunda 40`a yakın bankerlik kuruluşunun yanı sıra 4`te bankanın tasfiyesi gündeme geldi. Bu dönemde yine aynı gerekçelerle, Hisarbank, İstanbul bankası, Ortadoğu İktisat Bankası ve Türkiye Öğretmenler Bankası operasyonları yaşanmıştı.

1994 tasfiyesi

Türkiye`nin en büyük finansal krizini yaşadığı ve IMF ile bir stand-by imzalanan 1994 krizi döneminde mali bünyeleri zayıflayan Marmarabank, İmpeksbank ve TYT Bank tasfiye edildi. Aynı sürecin devamı olarak Türk Ticaret Bankası`na da devlet tarafından el konuldu. Devlet, kapatılan ilk üç bankadaki mevduatın önce sigorta kapsamındaki bölümünü öderken, daha sonra çıkarılan yasayla bu bankalarda kalan mevduatın büyük bir bölümü de yine sahiplerine devlet tarafından ödenmiş oldu. 1994 stand-by programı döneminde tasfiye edilen banka sayısının bu kadarda kalmasında tasarruf mevduatına getirilen sınırsız güvence etkili oldu. Ancak, söz konusu sınırsız güvence sistemin bugün içerisinde bulunduğu sorunların da temelini oluşturdu.

Yapılan araştırmalar, Türkiye ekonomi tarihindeki her radikal istikrar programının arkasından bir banka tasfiyesi operasyonunun gündeme geldiğini gösteriyor. Her dört tasfiyenin de gerekçeleri benzer nedenlere dayandığı gibi, tasfiye işlemlerini kamu otoritesinin yüklenmesi nedeniyle, her operasyon vergi mükelleflerine yen ibir yük getiriyor. Banka iflaslarına izin verilmeyip, her seferinde oluşan zararların vergi mükelleflerine yükseltilmesinin de toplam yurt içi tasarrufların kamu eliyle yanlış tahsisine neden olduğu savunuluyor.(ANKA)
 

Hisse Başarıyla eklendi