AKP kapatılırsa ekonomi ne olacak?

01.07.2008 - 10:48 | Son Güncelleme :

https://i.bigpara.com/i/55big/349erdogan2222.jpg

İlla takım tutar gibi siyaset mi yapmamız gerekiyor? Maalesef <ımg hspace="10" src="http://i.bigpara.com/i/55big/349erdogan5.jpg" align="right" vspace="5">öyle!

Eyüp Can | Yorum / REFERANS GAZETESİ

Baksanıza Ağustos ayında AKP kapatılırsa ekonomi ne olur sorusu bile memleketi soğukkanlı analiz yapmak yerine fanatizm boyutunda ikiye böldü.

Bir grup Evelallah bize bir şey olmaz havasında.

Bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan`ın başı çektiği diğer bir grup ise ekonomideki kötü gidişatı, hatta faizlerdeki artışı bile kapatma davasına bağladı.

Artık kapatma kararı sonrasında yaşanacak kâbusu siz tahayyül edin!

Türkiye her konuda olduğu gibi kapatma sonrasına ilişkin senaryolarda da Bize bir şey olmazcılarla-bizden sonrası tufancılar arasında ikiye bölünmüş durumda.

Ve maalesef her zaman olduğu gibi hakikat ikisinin arasında bir yerde.

Bir kere Türkiye`ye bir şey olmaz, biz ne badirelerden geçtik diyenler yanılıyor; çünkü tam da o badirelerden geçmiş olduğumuz için, bize çok şey olur.

Eğer 27 Mayıs`ı, 12 Eylül`ü, 28 Şubat`ı ya da 1994, `98 ve 2001 ekonomik krizlerini ölçüt alıp Biz ne günler gördük arkadaş diye teselli bulacaksak, hepimize çoktan geçmiş olsun.

Biliyorum bazıları AKP kapansın da sonu nereye varırsa varsın diye düşünüyor ama bunu kamuoyunda açıkça söyleyecek cesarete sahip değiller.

Bu yüzden Korkmayın canım, ekonomiye bir şey olmaz propagandasının arkasına sığınıyorlar.

Oysa Ankara`da ciddi ciddi AKP iktidarı Türkiye`yi 80 yıl geriye götürdü. Cumhuriyetimizin tüm kazanımları tek tek yok ediliyor. Diyelim ki AKP kapatıldıktan sonra Türkiye 10 bilemediniz 20 yıl geriye gitti. Hangisi daha kötü? diyenler var.

Fakat bunu açık açık dile getiremiyorlar. Dolayısıyla AKP`nin kapatılmasının Türkiye`ye hem siyasi hem de ekonomik bir maliyeti mutlaka olacak.

Kimse kimseyi kandırmasın

Fakat bir maliyet olacak diye özellikle iktidar ve iktidar yanlılarının kimi zaman pireyi deve yapma gayretleri kimi zaman da bütün faturayı Anayasa Mahkemesi`ne kesme çabaları görmezden gelinemez.

Kapatmanın ekonomik maliyetini şimdiden hiç kimse bilemez.

Çünkü çok sayıda değişken var.

Mesela çok kesin bir biçimde AKP kapatılırsa AB ile müzakereler askıya alınacak diyebiliyor muyuz?

AB yetkilileri dahil hiç kimse bu kesinlikte konuşmuyor.

Hatta son günlerde AB`nin önde gelen oyuncuları, kapatma durumunda Türkiye karşıtlarının eline müzakereleri askıya alma kozu vermemek için alternatif bir plan üzerinde çalışıyor.

Geçenlerde yapılan Türkiye yeniden izlenmeye alınır açıklaması o planın bir parçası. AKP kapatılsa da monitoring yöntemiyle çok kısa sürede Türkiye`de yeni bir anayasa çalışmasının başlatılabileceğini hiç olmazsa ilk etapta siyasi partiler yasası değişikliği ve yargı reformunun bu sayede gerçekleştirilebileceğini düşünenler-planlayanlar var.

Dolayısıyla Türkiye-AB ilişkisinin ne olacağını tam olarak bilmeden ekonomik maliyet çıkarmak, felaket senaryoları yazmak mümkün değil.

Bırakın muhtemel kararı, kapatma davasının ekonomik maliyetini bile hiç kimse tam olarak hesaplayamıyor.

Bakmayın siz Başbakan Erdoğan`ın kamu borçlanmalarındaki reel faiz artışını birebir 14 Mart`a yani kapatma davasının açıldığı tarihe bağlamasına.

Dedim ya o da her şeyi davaya bağlayarak karşı propaganda yapıyor.

Değilse açar çok sevdiği Hazine`den Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek`e sorar, o da Hazine Müsteşarlığı`nın resmi verileriyle Başbakan`ın karşı propaganda yapmasının önüne geçerdi. Çünkü Hazine`nin yayımladığı ve 2008 Mayıs ayına kadar yaşanan gelişmeleri analiz ettiği Kamu Borç Yönetimi Raporundaki veriler piyasaya yönelik borçlanmalarda reel faiz artışının geçen yaz yaşanan Cumhurbaşkanlığı krizi ile birlikte yüzde 10`un üzerine çıktığını, 2006`da 9.89 iken 2007`de 10.17 olduğunu gösteriyor. Dün Ankara Haber Müdürümüz Cahit Uyanık, Referans`ta raporla ilgili geniş bir haber yayımladı.

Raporun ortaya koyduğu gerçek şu, reel faiz 2008 Ocak ayında 10.61`e çıkarak en büyük artışı yapmış.

Hatırlatırım; ocak ayı bir yandan küresel finans krizinin en çalkantılı dönemiydi diğer yandan Erdoğan İspanya`dan Velev ki siyasi simge olsun...  diyerek türban tartışmasını başlatmıştı. 

Oysa kapatma davasının açıldığı mart ayında iç borç stokunun piyasaya yönelik YTL borçlanmasındaki reel faiz 10.36`ya indi.

Peki nisanda ne oldu?

10.31`e düştü.

Hani reel faizler 14 Mart kapatma davasıyla birlikte yukarı fırlamıştı?

Dedim ya Türkiye her konuda olduğu gibi kapatma sonrasına ilişkin senaryolarda da Bize bir şey olmazcılarla-bizden sonrası tufancılar arasında ikiye bölünmüş durumda.

Hakikat ise ikisinin arasında bir yerde.  

 

Hisse Başarıyla eklendi