Yatırımcıya uyarı: Bu fırsatı kaçırmayın!

ABD’deki ertelemenin kısa keyfi mi sürülecek, yoksa 3-5 ay sonraki daralan sermaye-döviz girişlerine esaslı bir program hazırlığı mı yapılacak?

Bigpara Haber

ABD’deki ertelemenin kısa keyfi mi sürülecek, yoksa 3-5 ay sonraki daralan sermaye-döviz girişlerine esaslı bir program hazırlığı mı yapılacak? Zaman kötü kullanılır ve bu fırsat harcanırsa takvim olarak üçlü seçim serisinin ilkine, yani yerel seçime rastlayacak. O zaman daha fazla dalgalanmaya hazır olun.

Biz bayram tatilinde iken, ABD’deki bütçe ve borç krizine çözüm sadece erteleme sağlanarak bulundu. Bütçe ödenekleri için 15 Ocak 2014’e kadar, borç limiti için ise 7 Şubat 2014’e kadar Kongre onayı sağlandı.

Yani ‘testi çatlamadan’, anlaşmazlıklar 3 aylığına rafa kaldırıldı. Aralık ayında yeniden bu konu ısınacak. Hürriyet Gazetesi`nden Uğur Gürses`in haberine göre; bugünden görünen ve bizi çok yakından ilgilendiren bir sonucu var bunun; ABD’de merkez bankası Fed, tahvil alım programını kısmaya hemen başlamayacak. Aralık ayında başlaması bile olanaklı değil artık. Bütçe ve borç limitinde bir uzlaşma olursa Fed’in alımları kısmaya başlaması en erken Mart 2014’e kalır.

ALTIN FİYATLARINDAKİ ANLIK DURUM İÇİN TIKLAYIN...

DÖVİZ KURLARINDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...

Bu durum, iyi kullanılırsa Türkiye’deki ekonomi politikası yapıcılarına verilmiş altın değerinde bir ‘zaman çeki’. Kötü kullanılır, harcanırsa takvim olarak üçlü seçim serisinin ilkine yani yerel seçime rastlayacağından daha fazla dalgalanmaya hazır olmak gerekecek.

TÜRKİYE’DE EKONOMİ KIRILGAN

Son dönemde sadece mali piyasa analistlerinin değil, IMF ve AB (Komisyon) gibi kurumların da ortak biçimde dile getirdiği bir tablo var; Türkiye’deki ekonominin kırılgan bir dengede olması. Cari açığın yüksek seviyede olması ve iç tasarrufa dönük fazla bir çaba olmaması; değişen küresel atmosfer karşısında en büyük risk. İşte bu tabloda, ortaya çıkan Orta Vadeli Program deyim yerinde ise hiçbir hikâyesi olmayan ‘dostlar alışverişte görsün’ programı sunuyor kamuoyuna.

Krediyi verene yani finansal kuruluşlara ‘fren’ yerine, alanlara ‘mekanik fren’ içeren kararlar alınıyor. Yine fiyat değil, miktar üzerinden kredi kısıtlama çabası var. Oysa bugünkü finansal sistem, kendisine mekanik kısıtlar koyan otoritelerden çok daha deneyimli; kendine yeni yöntemler bulması zaman almayacaktır.

2010’da girişilen deneyde de, faize ellemeden miktarı sınırlamaya dönüktü. Ama en başında, basit bir aritmetikle bankaların fon maliyetinin düşürüldüğü ortaya çıkıyordu. Nitekim amaç o günlerde kurdaki yükselişi durdurmak için olsa da Ekim 2011’deki sert faiz artırımı ile krediler yavaşlatılabilmişti. Türkiye, küresel kriz öncesinde (2007) milli gelirinin yüzde 31’i kadar kredi hacmine sahipken, artışla 2013 yılında 20 puanlık artışla yüzde 50’nin üzerine getirdi. IMF verilerine göre, finansal olmayan kesimin kaldıraç oranı (borç/özkaynak) 2007’de yüzde 65’den 2012’de yüzde 105’e ulaştı. Türkiye gelişen ülkeler içinde bu alanda artış şampiyonu.

ÖNÜMÜZDEKİ 3-5 AY KRİTİK

Şimdi özellikle ‘el parası ile’ kredi büyütenler arasında hız kesmeye pek de niyetlenmeyen Türkiye gibi gelişen ülkelerin yanıtlamak zorunda oldukları soru bu; ABD Kongre’sinde 3 ay ötelenen bütçe ve borç krizi nedeniyle Fed de alım programındaki kısıntıyı erteleyecek, sermaye akımı yeniden gelişen ülkelere doğru akacak. Bunun kısa keyfi mi sürülecek? Yoksa 3-5 ay sonra yeniden karşılaşılacak ve yeni bir patikaya girecek olan daralan sermaye-döviz girişlerine esaslı bir program hazırlığı mı yapılacak?

Yeni küresel ekonomik konjonktürde Türkiye’nin; ‘hikâyesi olan’, reform ajandası ve takvimi içeren yeni bir ekonomik program ortaya koymadan, yüzde 4-5’lik sürdürülebilir büyüme patikası sağlaması zor olacaktır. Önümüzdeki 3-5 ay, siyasetçilere keşide edilen ‘zaman çeki’ gibi, ya iyi biçimde kullanılacak ya da heba edilecek.

NOT: Avrupa Komisyonu’nun İlerleme Raporu’nda, para politikası için politikaların belirsiz ve karmaşık, maliye politikası için de şeffaf olmadığı eleştirisi bir bütünlük sağlıyor. Bu, hem uygulanan politikaların ileriye dönük kılavuzluğu, hem de geride bıraktığı izler ve hesap verebilirliği açısından ‘kapalı kutu’ mekanizmalar demek; değişen konjonktürde, mevcut kırılganlıklara katkı yapar.

Diğer Genel Haberleri