Türkiye'nin AB rüyası şimdilik sona erdi

Türkiye'nin 2005 yılında başlayan AB'ye tam üyelik görüşmeleri Kıbrıs kaynaklı siyasi engeller ve bazı AB üyelerinin 80 milyon nüfusa sahip büyük bir ülkeyi birliğe alma konusundaki tereddütlerinden dolayı son yıllarda fiilen durmuştu.

AB ülkeleri Erdoğan'ın yetkilerini artıran ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığını belirttiği anayasa değişikliği nedeniyle artık üyelik sürecinin bittiğini söylüyorlar.

Aday ülkelerin AB'ye üyelik çalışmalarından sorumlu olan Hahn, Reuters ile söyleşisinde, "Türkiye'nin Avrupa perspektifinden uzaklaştığı herkes için net, en azından şimdilik" dedi.

DÜNYA BORSALARINDAKİ SON DURUM İÇİN TIKLAYIN...

AB ülkeleri dışişleri bakanlarının Malta'daki toplantısının ardından konuşan Hahn, "İlişkilerimizin odağında başka bir şey olmalı" dedi. Fransa ve Almanya, dışişleri bakanları toplantısında Ankara ile ticaret ve güvenlik temelli yeni bir ilişki kurulması fikrine öncülük ettiler.

Hahn, "Gelecekte neler yapılabileceğini görmemiz, bir çeşit işbirliğini tekrar başlatabilir miyiz, bunu görmemiz gerekiyor" dedi.

Türkiye'nin 2005 yılında başlayan AB'ye tam üyelik müzakereleri, Erdoğan'ın 2003 yılından itibaren başbakan olarak gerçekleştirdiği ilk ekonomik reformlarla aynı zamanda başlamıştı.

AB yetkilileri Türkiye'nin AB'ye giriş için yaptığı reformların ülkeye istikrar kattığını ve yabancı yatırım çektiğini belirtiyorlar.

AB Türkiye'deki en büyük yabancı yatırımcı konumunda bulunuyor. Türkiye ise Suriye, Irak ile paylaştığı kara ve Rusya ile deniz sınırı nedeniyle AB için önem arz ediyor.

KİMİN SUÇU?

Hahn, AB ülkelerine gelecek yılın başında göndereceği bir rapor ile Türkiye'nin üyelik müzakerelerindeki durumunun netlik kazanacağını söyledi.

Diplomatlara göre Hahn'ın raporu hazırlamakta acele etmemesi AB ülkelerinin göçmenlerin Avrupa'ya geçmesini engelleyen Ankara'yı gücendirmek istememesinden kaynaklanıyor.

Ancak Hahn basın özgürlüğüne getirilen sınırlamalar, toplu tutuklamalar ve yurttaşlık haklarının daraltılması nedeniyle Türkiye'nin AB'ye girme kriterlerini karşılamasının bu durumda imkansız olduğunu söyledi.

AB kurallarının "pazarlık edilemez" olduğunu belirten Hahn, üyelik müzakerelerinin "insan haklarının durumundan ayrı yürütülemeyeceğini" ifade etti.

"Türk usulü demokrasi diye bir şey yoktur. Demokrasi tektir. Türk halkının da Avrupalılar gibi özgürlük içinde yaşamaya hakkı vardır" dedi.

Geçen ay yapılan anayasa referandumunda cumhurbaşkanlığı makamına geniş yetkiler verilmesi yüzde 51.4 gibi dar bir farkla kabul edildi. Cumhuriyetin kurulmasından bu yana siyasi sistemde en büyük değişikliği yapan anayasa referandumunun sonucu, muhalefetin usulsüzlük iddialarına rağmen kabul edildi.

Hahn Türkiye'de iktidarın daha merkezileştiği bir sisteme geçilmesinde Avrupa Birliği'nin kısmen de olsa sorumlu olup olmadığı sorusuna, değişikliğin Türkiye'nin içinden geldiği cevabını verdi.

"Kimse suçsuz olduğunu iddia edemez. Ama (politika kararları) her zaman bir ülkenin egemen kararıdır... Eğer aklınızda başka bir vizyon varsa anlamlı bir şekilde müdahale etmek zordur" dedi.

Orta ve Doğu Avrupa'daki eski komünist ülkelerin AB'ye katılmak için piyasa ekonomisine geçişine ve refahın reform artmasına olanak sağlayan sürece atıfta bulunan Hahn, "Bu reform çabaları Avrupa Birliği için yapılmadı, (Türk vatandaşları) için yapıldı... Burada Avrupalılara hizmet söz konusu değildir" dedi.