Türkiye`nin müzakere gücü

Bigpara Haber
Avrupa Birliği`ne aday ülkelerin ileride Topluluğu yöneten kurumlar içerisinde ne oranda temsil edilecekleri netleşmeye başlıyor.

Türkiye ise henüz tam üyelik müzakerelerine başlamadığı için diğer aday ülkeler gibi oy hesapları içerisine katılmıyor. Avrupa`nın katılım ortaklığı belgesini açıklamakta geç kalması ve Türkiye`nin uyum çalışmalarını hızlandıramamış olması Türkiye`nin diğer aday ülkelere nazaran farklı bir konumda kalmasına sebep oldu. Bu tutum Türkiye`ye farklı bir statü verildiği ve önünün kapatıldığı anlamına gelmiyor. Hızlı bir şeklide uyum sağladığı takdirde Türkiye`nin de diğer adaylar kadar tam üye olmaya hakkı var. Ancak aday ülkelerin son zamanlarda müzakereler sırasında yaşadıkları ileride Türkiye`nin başına gelecekler konusunda ipucu veriyor.


Yönetim yapısı değişecek:

Yeni üyelerin kabulü ile kalabalıklaşıp işlemez hale geleceğini gören AB bir süredir yönetim organlarının yapısını değiştirmek istiyordu. Genişleme ise özellikle devletlerin birbirlerinden farklı oy hakkına sahip oldukları AB Konseyi`nin yapısının yeniden düzenlenmesini gerektiriyordu. Son olarak Nice Zirvesi`nde ülkelerin nüfus ağırlığını hesaba katan yeni bir sisteme geçilmesi konusunda uzlaşmaya varıldı. Buna göre mevcut devletlerin oy hakları nüfusları doğrultusunda belirlenen bir katsayı ile çarpılarak yeni oy sayıların belirlendi. Böylece AB`nin 21.yüzyılda nasıl yönetileceği ortaya çıkmış oldu. Ancak herkes müzakerelerin ne kadar sert geçtiğini gördü. Özellikle Polonya örneği ileride Türkiye`nin tam üyeliğini müzakere ederken ne kadar zorlanacağını gösterdi.


Polonya 40 milyonluk nüfusu ile adaylar arasında Türkiye`den sonraki en kalabalık ülke. Polonya`nın nüfusu aynı zamanda tam üye olan İspanya`nınki ile eşit. Bu eşitliğe rağmen müzakereler sırasında Fransa, Polonya`nın İspanya kadar oy hakkına sahip olmasına karşı çıktı. Fransa`nın bu manevrasını başlıca sebebi yeni sistemin doğrudan nüfusla orantılı işlemesini istemesiydi. Nitekim nüfus ile doğrudan orantılı bir oy dağılımı yapıldığında Doğu Almanya ile birleşen ve nüfusu Fransa`ya nazaran 20 milyon daha fazla olan Almanya`nın otomatik olarak daha fazla oy hakkına sahip olması gerekiyor. Oysa bugün için Fransa ve Almanya`nın oyları eşit.


Nüfusa ara formül bulundu:

Fransa dengenin Almanya`nın lehine bozulmaması için elinden geleni yaptı. Fransız basını nüfus ile doğrudan orantılı bir sistemin en çok tam üye olabilecek olan Türkiye`ye yarayacağını bile yazdı. Uzun tartışmalar sonucunda Almanya ile Fransa`nın üzerinde uzlaştığı bir ara formül bulundu ve mevcut dengeler korundu. Almanya`nın desteğini alan Polonya ise kendisini son anda ikinci sınıf ülke olmaktan kurtardı ve İspanya ile eşit sayıda oy hakkına kavuştu. Polonya artık büyük statüdeki diğer ülkeler gibi çıkan kararlar üzerinde belirli bir blokaj gücüne sahip olabilecek.


Ulusal programın açıklanmasından bir süre sonra Türkiye-AB müzakereleri başlayacak. Bu yıl Polonya`nın başına gelenler büyük ihtimalle ileride Türkiye`nin de başına gelecek. AB`nin benimsediği yeni sistem nüfus ile doğrudan orantılı olmamakla beraber nüfus ağırlığını dikkate alıyor. Türkiye`nin nüfusu ile tartışmasız bir şekilde büyük devletler arasına girmesi gerekiyor. Anlaşılan Türkiye için asıl mücadele müzakereler esnasında başlayacak. Türkiye`nin müzakere gücü ileride AB içerisindeki gücünün de belirleyicisi olacak. (SABAH)

Diğer Politika Haberleri