Türkiye Geleceğini Planlayabiliyor mu?

Bigpara Haber

-Dpt Ekonomik Modeller Ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürü Temel: -Uzun Vadeli Çerçevede 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı`nda Türkiye Ekonomisinin Bir Bilgi Ekonomisine Dönüştürülmesi Amaçlanıyor

ANKARA (A.A) - 14.12.2000 - Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürü Adil Temel, sürdürülebilir bir planlama yapmaya çalışıldığını belirterek, Uzun vadeli çerçevede 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı`nda Türkiye ekonomisinin bir bilgi ekonomisine dönüştürülmesi amaçlanıyor dedi. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından düzenlenen Plan-Program-Bütçe ve İstikrar Bağlantıları başlıklı bilimsel toplantının, Türkiye Geleceğini Planlayabiliyor mu? konulu oturumunda konuşan Adil Temel, 2001 ile 2005 yılı arasında gerçekleştirilmesi planlanan 8. Beş Yıllık Kalkınma Planının uzun vadeli stratejilerini anlattı. Bu çerçevede, hangi tip yapısal problemlere çözüm getirilmesinin çevresinin çizilmeye çalışıldığını ifade eden Temel, kalkınma planındakitemel politikaları anlattı. Temel, şunları söyledi: Her şeyden önce GSMH`nin büyümesi, milli politikalarda kamu açıklarının kalıcı bir şekilde kapatılması, fonların geniş ölçüde kaldırılması ve sanayi doğrultusunda kullanılması, para politikalarının enflasyonla uyumlu bir şekilde yürütülmesine yönelik politikalar var. Temel, 8. Plan`da, mali sistemi güçlendirmek için mali kurumların güçlü bir yapıya kavuşturulmasına yönelik politikaların da bulunduğunu söyledi. 7. Kalkınma Planı`nın tam uygulanmadığını anlatan Temel, Bu planda belli bir aşama kaydedilseydi, şu andaki bankacılık krizi yaşanmamış olacaktı diye konuştu. İstikrar programı ile 8. Beş Yıllık Plan`da bir farlıklığının sözkonusu olmadığını ifade eden Temel, İstikrar Programının önümüzdeki 2 yılı ile, 5 Yıllık Planın ilk 2 yılının örtüştüğünü belirtti. Temel, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı`nın diğer planlardan farklı olarak bölgesel gelişme olayına büyük ölçüde eğilip, bu yönde projeler üreten bir yanının olduğunu da ifade etti.

-NASIL BİR TÜRKİYE-

DPT Temsilcisi, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı`nda nasıl bir Türkiye öngörüldüğünü de şöyle anlattı: Enflasyonunu AB ülkelerinin düzeyine düşürüp sürdürülebilir bir büyüme sağlamış, AB`ye tam üyelik doğrultusunda ekonomide büyüme gücünü arttırmış, başlıca yapısal proplemlerini çözmüş, fert başına gelirini 4 bin 500 dolara çıkarmış, işsizlik oranını yüzde 5.5 oranına düşürmüş, sulanabilecek tarımsal alanlarını genişletmiş, elektrik gücünü 43 bin megavata yükselmiş bir Türkiye hedefleniyor.

-YAVUZ EGE-

Eski DPT Müsteşar yardımcılarından Yavuz Ege de yaptığı konuşmada, 5 yıllık planlara ilginin giderek ortadan kalktığını ve bunun yerini istikrar programlarının aldığını söyledi. Planlamalarda uzun vadeli bir perspektife varmadan, bir yere ulaşmanın mümkün olamayacağını ifade eden Ege, yapısal sorunları, günübirlik çözümlerle halletmenin mümkün olamayacağını belirtti. Ege, Öncelikle toplumun gereksinimleri neyse ona göre ve uygulanabilir belgeler üretmek lazım. Toplumun, hazırlanan planlara sahip çıkmasını sağlamak lazım. İstikrar programları ve planlar daha geniş ufka sahip olmalı. Bunun yöntemi ise daha demokratik ve katılımcı planlamalar yapmaktır şeklinde konuştu. DPT`nin daha makro düzeyde planlar hazırlaması gerektiğini ifade eden Ege, ayrıntıların ise ilgili ve uzman kurumlara bırakılması gerektiğini söyledi.

-PROF.DR. KORKUT BORATAV-

SBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Korkut Boratav ise konuşmasında, Türkiye`deki istikrar programlarını ve planlamaları playback şarkı söylemeye benzeterek, Türkiye geleceğini planlar gibi yapıyor görünüyor ama buna planlayanlar da inanmıyor dedi. Bankacılık sektöründe yaşanan krizi değerlendiren Boratav, Türk bankalarına kredi veren devletlerin, bir risk kredisi veriyor gibi göründüklerini anlatarak, Dış dünya bizim bankalara kredi veriyor. Devlet bu paraları vatandaşın mevduatı gibi güvece altına alıyor. O ülkeler de çok iyi biliyorlar ki verilen kredileri banka ödeyemezse, devlet ödeyecek. Bu ahlak dışı bir hadisedir diye konuştu. Konuşmasında 1999 yılında Türkiye`nin ihtiyacı olmadığı bir dönemde IMF ile anlaşma imzalandığını ileri süren Korkut Boratav, şunları söyledi: 1999 yılında Türkiye`de aşırı bir talep ısınması veya cari açık yoktu. Yüksek enflasyon ise kronikti. IMF finansal kriz koşullarını yaşamayan bir ülkede bir program telkin ediyor 1 yıl sonra kriz yaşanıyor. Bu nedenle IMF telaşlı bir şekilde Türkiye`ye geldi. Boratav, Türkiye ekonomisinin gelişim doğrultusunun, Türkiye`ye giren veya çıkan sermaye hareketleri ile belirlendiğini anlatarak, Böyle bir planlamayla Türkiye, değil yarınını bugününü bile planlayamaz diye konuştu.

Diğer Ekonomi Haberleri