Ne dediysek o

Bigpara Haber
Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye`nin AB`ye üyelik sürecindeki reformlarına işaret ederek, ``Yapılanlar ve yapılacak olanlar, Türkiye`nin vitrinini düzenlemeye, Türkiye`ye bir maske ya da bir etiket takmaya, ülkemizi cicili bicili ambalaja sokmaya yönelik değildir`` dedi. Ali Babacan, Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorking`in de katıldığı 2. Uluslararası Finans Zirvesi`nde yaptığı konuşmada, Katılım Öncesi Ekonomik Programı önceki gün açıkladıklarını hatırlatarak önümüzdeki 3 yıl boyunca bu politikaların dışına çıkmayacaklarını söyledi. Hükümet kurmadan önce ekonomik programı açıkladıklarını, neyi yapıp yapmayacaklarını açık seçik ifade ettiklerini hatırlatan Babacan, şunları söyledi:

``İki yıldır ne yaptığımıza bakacak olursanız, seçimlerden önce ne söz verdiysek, neyi ilan ettiysek tamamının aynısının olduğunu göreceksiniz. Bakın daha dün sabah yeni bir ekonomi programı açıkladık. Önümüzdeki 3 yıl boyunca projeksiyonlarımızı, hedeflerimizi çok detaylı şekilde ortaya koyduk. Neyi yapacağımızı, neyi yapmayacağımızı açık seçik yazdık. Önümüzdeki 3 yıl boyunca hiç kimse dün sabah açıkladıklarımızdan farklı bir politika beklemesin, olmayacak, izin vermeyiz.``

HAYAL KIRIKLIĞI OLMAYACAK

Ali Babacan, hükümetin AB üyeliği konusundaki samimiyeti ve kararlığının açık olduğunu söyledi. Babacan, 17 Aralık`taki kararın siyasi bir karar olacağını, ancak 6 Ekim raporu ile Türkiye`nin aldığı mesafelerin resmen tescil edildiğini vurguladı.

Babacan, AB konusunda çok önemli bir yanılgıdan ve yanlış anlamadan ısrarla uzak durulması gerektiğini de ifade ederek, şunları söyledi:

``Yapılanlar ve yapılacak olanlar Türkiye`nin vitrinini düzenlemeye, Türkiye`ye bir maske ya da bir etiket takmaya, ülkemizi cicili bicili ambalaja sokmaya yönelik değildir. Yapılanlar Türkiye`nin çıkarına, yararına, ülkeyi çağdaş dünyaya adapte edecek düzenlemelerdir. 17 Aralık`taki sonuç Türkiye için yeni bir başlangıç olacaktır, ama asla ve asla bir hayal kırıklığı olmayacaktır. ``

Ali Babacan, Türkiye`nin reformlarını sürdüreceğini, yoluna devam edeceğini ve hızını kesmeyeceğini vurgulayarak, ``Aksine reformlar konusunda daha fazla gaza basılacaktır`` dedi.

ÖZEL SEKTÖRÜN GÜCÜ

Türkiye`nin önemli bir potansiyeli bulunduğuna işaret eden Babacan, şunları kaydetti: `Türkiye`nin özel sektörü Türkiye ekonomisini kanatlandırıp uçurmaya yetecek özel sektördür. Kamu sektöründen artık fazla şey beklemeyeceğiz. Düşük enflasyon ortamında istikrarlı, sürdürülebilir ve yüksek büyüme, özel sektörün aktivitesiyle, özel sektörün yatırımlarıyla olacak. Biz politikalarımızı bu temel üzerine kurguladık ve bundan da asla taviz verilmeyecektir.``

`Tahvili bırakın, kredi verin`

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorking, Türkiye`de bankaların, esas amacı olan özel sektöre kredi verme konusunda çok zayıf olduğunu belirterek, `Bu bir boşluk. Türkiye ekonomide AB standartlarına çıkmak istiyorsa, bu sorunu çözmeli. Finans sektöründeki ani büyüme, reel sektöre aktör olmalı` dedi. Türkiye`de devlet tahvillerinin getirisinin düştüğünü hatırlatarak, `Bankalar artık karlılığı azalan tahvilleri almayı bırakıp, özel sektöre daha çok kredi vermeli` diye konuşan Vorking, özel sektöre verilen kredilerin GSMH`a olan yüzde 16`lık oranı, AB ve OECD ülkelerindeki gibi yüzde 70`e çıkarılması gerektiğini belirttti. `Türkiye`de bankacılık, konsolidasyona giderse, şaşırmayalım` diyen Vorking, yapılan reformların yabancı bankaların Türk bankalarına yaklaşımını pozitif etkileyeceğine inancını dile getirerek, buna örnek olarak BNP`nin TEB`e verdiği teklifi gösterdi. Bankacılık Yasa Tasarısı`nın, etkin denetimi getireceğini savunan Vorking, denetimlerdeki sağlıklı yaklaşımın, bankaların bu konudaki rahatsızlığını azaltacağını vurguladı. Devletin, bankacılıkta rekabetçi değil, destekçi olması gerektiğini anlatan Vorking, devletin sektördeki büyük rolünün yabancı yatırımcıda güvensizlik yarattığına da dikkat çekti. Türkiye`de bankaların özel sektöre verdiği kredilerin az olmasının temelinde, enflasyonun düşmesine rağmen halen reel faizin yüksekliğinin etkili olduğunu belirten uzmanlar, diğer bir etkenin de gerek sermaye gerekse de aktif büyüklüklerinin kredi hacmine tam anlamıyla cevap veremeyeceği olarak gösteriliyor. Yüksek enflasyon döneminde devletin borçlanma amaçlı çıkardığı tahvillerin getirisinin yüksek olması bankaların, ellerindeki parayı özel sektöre kredi olarak kullandırmaktansa, tahvile yatırarak yüksek karlar elde etmesini sağlıyordu. Araştırmacılar, makro verilerin düzelmesiyle, bankaların kullandıracağı kredi oranının artacağı görüşünde.

Diğer Genel Haberleri