Kıbrıs Şartı Bizden Yana

Bigpara Haber
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından Türkiye`ye sunulan Katılım Ortaklığı Belgesi`ni (KOB) değerlendiren uzmanlar, belgeyi genelde olumlu buldu, Kıbrıs şartının da Türkiye`nin lehine olduğu yorumu yaptı.


Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, Türkiye`nin AB`ye tam üyelik sürecinin devam ettiğini vurguladı. Süreç devam ettikçe Türkiye`nin hazırlanmayı sürdürmesinin mümkün olduğunu anlatan Sanberk, şöyle dedi: Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik sürecinin devam etmesi bizim de aradığımız bir şey. Katılım Ortaklığı Belgesi, AB açısından bir görüş yansıtıyor. Biz, kendi görüşümüzü ise kendi ulusal belgemizi hazırladığımız zaman açıklamış olacağız. Belgede belirtilen hususların hemen hepsi, bizim zaten şu anda yapmakta olduğumuz şeyler. Bunların birçoğu da zaten tam üyesi bulunduğumuz Avrupa Konseyi çerçevesinde yerine getirmekle yükümlü olduğumuz hususlar. Yeni bir şey getirmiyor aslında komisyon. Ne ekonomik ne siyasi ne de kurumsal kriterlerde yeni bir şey yok.


Dışişleri eski bakanlarından emekli Büyükelçi İlter Türkmen de yaptığı değerlendirmede, katılım ortaklığı metninde genellikle esnek ve yumuşak ifadeler kullanıldığını kaydetti. Türkmen, şöyle devam etti:Yumuşak bir üslup kullanılmış, Türkiye`yi fazla sıkıştırma niyeti yok. Bu belgede bazı isteklerin kısa sürede yapılması, bazılarının ise daha uzun sürede yapılması isteniyor. Türkiye`yi rencide etmek istememişler. Türkiye`de işlerin o kadar süratli gitmediğinin de farkındalar. Ona göre taleplerini ayarlamışlar.


EGE`de SIKINTI YOK

Türkmen, belgenin ilkeler bölümünde, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege sorununa ilişkin olarak yer alan Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır uyuşmazlıklarına BM Şartı çerçevesinde, ikili görüşmelerle çözüm aranması, 2004 yılı sonuna kadar sonuca ulaşılamaması halinde Lahey`deki Uluslararası Adalet Divanı`na yönelinmesi ibaresine ilişkin de şunları söyledi: Ege sorunlarını nasıl çözeceğiz? Ya müzakere yoluyla çözeceğiz; bir süre müzakere edeceğiz, edeceğiz... Anlaşamazsak ne olacak? O zaman ya savaş kalıyor ya da Adalet Divanı... Herhalde savaşmayacağımıza göre Adalet Divanı`na gideceğiz. Bütün mesele Yunanistan`la bir gündem saptayabilmek. Gündemi saptamak da mümkün. Ege sorunlarında büyük bir sıkıntı görmüyorum. Çünkü bunu çözümlemek bizim de lehimize. Yunanlılar ile oturup konuşmak lazım. Ama ilanihaye görüşme olmaz. Sonunda bir süre konur, süreden sonra anlaşamazsak Adalet Divanı`na gidilir. Adalet Divanı`na gitmek için de bazı konularda anlaşmak lazım. Mesela karasularında anlaşmazsak Adalet Divanı`na gidilemez ki. Karasuları meselesinde bir çözüme varmanın zor olacağını da ben sanmıyorum.


DENKTAŞ`ın TEZİNE YAKIN;

Türkmen, belgede, Kıbrıs sorununun çözümünde herkesin BM Genel Sekreteri`nin gayretlerini desteklemeye davet edildiğini belirterek, şunları kaydetti: BM Genel Sekreteri`nin ortaya koyduğu belgeler, Klerides`in tepkisinden anlaşıldığı kadarıyla Denktaş`ın tezlerine oldukça yakın. Türkiye, zaten BM Genel Sekreteri`nin gayretlerini destekliyor. Bunda da çok vahim bir şey görmüyorum. Ama Yunanistan, Bakanlar Konseyi`nde bu işi daha ileri götürmeye çalışabilir, bu ayrı bir şey.Kıbrıs sorununun kısa vadeli beklentiler bölümüne alınmasını da değerlendiren Türkmen, Bundan neden bu kadar telaşlanıyoruz anlamıyorum. Kıbrıs meselesi ne kadar erken çözümlenirse bizim de lehimize. Üstelik BM Genel Sekreteri, şu anda Kıbrıslı Türklerin tezlerine karşı bir tutum içinde de değil diye konuştu. Türkmen, KOB`u genellikle dengeli bir belge olarak değerlendirdi.


AZINLIKLARA ORTA YOL;

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu da belgenin, genel hatlarıyla Türkiye açısından
olumlu sayılabilecek bir görünüm arz ettiğini söyledi. Belgede,
Türkiye`nin hassas olduğu azınlıklar ile ilgili konuda hem AB genel standartları hem de Türkiye`nin hassasiyetini göze alan bir orta yol bulunmuş göründüğünü dile getiren Prof. Dr. Sönmezoğlu, şunları kaydetti: Türkiye AB`ye girse de girmese de bu türden bir yönlendiriciliğe doğru Türkiye`nin yönlenmesi olumlu bir şey. Yunanistan`ın, `sorunlara ilişkin Türkiye`ye daha fazla sorumluluk yüklemek` gibi bir formülasyonu vardı. Fakat belgede, Helsinki`deki


Ege ve Kıbrıs formülasyonunun ötesinde Türkiye`nin sınırlanacağı bir şey yok. Türkiye bundan sonra artık `Ben şunu yapabilirim, bunu yapamam, bunu biraz daha sonra yapacağım` diye bir öneri geliştirmekten ziyade, bu maddeler üzerinden AB ile temas etmek durumunda olacak. Bundan sonra biraz da top Türkiye`de bence. Bundan sonra konu bizim kendi performansımız ile ilgili. AB, Türkiye için uzun bir süreç olabilir ama Türkiye`nin bu formülasyon çerçevesinde reformlar, değişiklikler, yeni düzenlemeler yapmasında büyük yarar var.


AMAN BUNU ÇÖZ DİYOR;

Prof. Dr. Sönmezoğlu, Kıbrıs konulu beklentilerin belgenin ilkeler bölümünden çıkartılarak kısa vadeli beklentiler bölümüne alınmasına ilişkin, şöyle dedi: Bence bu yer değiştirme, Helsinki`nin özünü ortadan kaldıran veya onun özünü değiştiren ilave bir şey getirmiyor. Siyasi bir değerlendirme yapılırsa; AB, Güney Kıbrıs`ı almaya söz verdi. Fakat sadece Güney Kıbrıs`ı birliğe almanın hukuki, siyasi ve askeri birçok sorun yaratacağını fark etti. Şimdi Türkiye`ye bir anlamda, `Aman bunu çöz` diye yakarıyor. AB, hem bu sorundan kurtulmak, hem de Yunanistan`ın baskısını hafifletmek istiyor. Çünkü AB Güney Kıbrıs`ı birliğe (bütün adayı temsilen) alırsa, bu durumda Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliği`nin topraklarını işgal etmiş bir devlet durumunda olur. AB, bu çelişkinin içine düşmek istemiyor. Belgede Ege ve Kıbrıs konularında ne sevinecek ne de üzülecek yeni bir şey yok. Fakat belgenin geneli olumlu. (YENİ BİNYIL)

Diğer Politika Haberleri