ABD`nin Filistin siyaseti geri tepti

Bigpara Haber
Ortadoğu barut fıçısına dönerken, Clinton yönetiminin bölge gerçeklerini yansıtmayan politikaları geri tepti. İsrail ve Filistinli liderler kendi toplumlarını barış sürecinin yararlarına ikna edemiyor.


1994 yılında bir grup İsrailli Ortodoks haham, İsrailli askerlerin kendilerine verilen emri dinlememeleri ve Batı Şeria`dan çekilmemeleri çağrısında bulundu. ABD`nin tepkisi ani oldu. 600 kadar ABD`li haham Kongre`ye bir mektup gönderdi ve İsrailli hahamları, İsrail toplumunda istikrarsızlığı körüklemekle suçladı. Reformcu liderler Washington`da bir konferans düzenledi ve yasa yapıcıların yeni Filistin Otoritesi`ni finanse etmeye devam etmesi tavsiyesinde bulundu. Ayrıca, grup, Filistinli lider Yaser Arafat ile barış anlaşması yapılması konusunda şüpheli davranan ABD`li Musevileri de kınadı. Bunların en ateşlilerinden birisi Amerika Reform Siyonistleri Birliği (Association of Reform Zionists of America) başkanı Ammiel Hirsch`dü Haham Hirsch şimdi başka türlü düşünüyor. Musevi Amerikalıların gazetesi Forward`da verdiği demeçte, Barış sürecini birinci günden itibaren destekledim, diyor. Ve bu destek, günün sonunda aklın kazanacağı ve Filistinlilerin kendilerine verilenin, o sırada mevcut koşullardan çok daha iyi olduğunu farkına varacaklarına olan varsayımdan kaynaklanmıştı. Bunu artık net olarak göremiyorum, ve ben göremiyorsam, benim varsayımım o ki, ortada çok şüpheli durumlar var.


Haham Hirsch şüpheler olduğu konusunda haklı. Geçen Cuma günü Hillary Clinton, Ramallah`da İsrailli askerlerin linç edilmesini protesto için New York`da düzenlenen bir gösteri yürüyüşünde 15 bin kişi tarafından ıslıklandı, zira o bir keresinde Arafat`ın eşini öpmüştü. Daha önce, Barış için toprak temelinde İsrail`den yana olan gösterilerden farklı olarak, bu kez sadece Musevilerin vatanıyla dayanışma ifade edildi. Sloganlardan birisinde, İsrail, yanındayız, deniliyordu. Bu hafta sonu sinagoglarda ve elektronik mektuplarda, binlerce Musevi Amerikalı, İsrailli askerlerin Ramallah`da linç edilmesinden duydukları şoku dile getirdi. Bu kişiler, Arafat`ın temel taşlarından birini oluşturduğu, ABD`nin barış karşılığı yabancı yardımlar politikasının gözden geçirilmesinin zamanı gelip gelmediğini sorgulamaya başladı. 1970`lerde yapılan Camp David Anlaşması`ndan bu yana ABD hükümeti barış sağlanması çerçevesinde İsrail, Mısır ve Filistinlilere milyarlarca dolar yardımda bulundu.


Değişimin çapını anlamak için, 1980`lerde gerçekleşen intifada, veya 1990`larda Yitzak Rabin ile Yaser Arafat`ın el sıkıştığı dönemi hatırlamak yararlı olacak. O dönemde neredeyse bütün Musevi grupları müzakeresi bitmiş düzenlemeleri kuvvetle desteklerken, İsrail`in Likud Partisi`nin sert tutumunu reddetti.
Müzakereleri eleştirenler, reddedenler vardı. Bir Musevi dergisi olan Commentary (Yorum), seçimlerle iş başına gelmemiş, barış değil, kontrol peşinde olan Arafat gibi bir eski terörist ile müzakereden hiçbir iyilik gelmeyeceğini, barışın elde edilemeyeceğini öne sürdü. Birkaç ABD`li ise, İsrail`in önde gelen şahini Ariel Sharon`u destekliyordu. Sharon Oxford`da yaptığı bir konuşmada, Arap topraklarının demokrasiyi kucaklamasına dek, barışın imkansız olduğunu iddia etti. Ancak bu argümanların çoğu aşırılık diye reddedildi.


Müzakerelerden önceki tavırlar Clinton yönetimi tarafından teşvik edilmişti ve başından beri Arafat ile bir Ortadoğu barışı yönetimin başlıca politika ilkelerinden birisi olmuştu. Kendisini güvercin tavırlı resmi Musevi örgütlere yakınlaştırma yönetim, bu tutumunun 5 milyon Amerikalı Musevi tarafından da paylaşıldığı izlenimini uyandırdı. Bu kampanyayı basın da destekleyince, Musevilerin çoğu o yöne döndü veya beklemeye geçti. ABD Arafat`ın Filistin Otoritesi`ne yüz milyonlarca dolar akıttı, hatta, polis teşkilatının eğitimine dahi katkıda bulundu.
Ancak, yıllar içinde şiddet hareketleri patlamaya devam etti. Ve bu yaz, Ehud Barak ile Arafat arasındaki toplantılar başarısızlıkla sonuçlandı. ABD, durumun tarihsel boyutlarının Arafat`ı harekete geçireceği olasılığına oynadı. Ancak Barak`ın Camp David`de, Kudüs`ün bazı kısımlarının Arap kontrolüne verilmesi gibi ilk kez gerçekleşen bir ödünden sonra bile, Arafat toplantıyı terk etti.


Şüphe içinde olanlar sadece Museviler değil. Hafta sonunda, birçok Arap Amerikalı İsrail`e duydukları kızgınlığı dile getirdi. Ancak diğerleri kendilerini kızgın kalabalıklarla eşleştirmedi. Ramallah`daki cinayetleri gördükten sonra, Pittsburgh`lü Cemal Najjab annesine bir elektronik posta yolladı: Bu İslam değil. Bu Arap kültürü değil. Yeni konsensüs çok sıkı. Buna göre, şahinler haklı çıktı: Filistin`de demokrasi kurulmasını sağlamak ABD`nin Filistin siyasetinin temelini oluşturmalı. ABD, Irak Kurtuluş Yasası`nı çıkartarak muhalefeti destekleme kararı aldığı zaman bu alanda bir emsal oluşturmuştu. Bu yasaya destek verenler arasında şu anda başkan yardımcısı adayı olan Joseph Lieberman de vardı. Filistin Otoritesi durumunda ise, Arafat`ın özel fonlarına son vermek atılacak ilk adım olabilir. Bundan sonraki adım özgür seçimler ve bütçe harcamalarında şeffaflık şeklinde belirlenebilir. Barış Filistin`e gelebilir, ama öncelikle demokrasinin gelmesi gerekiyor. (FİNANSAL FORUM - FİNANCİAL TİMES)


Diğer Genel Haberleri