Şevin EKİNCİ Ekonomist - Sunucu Tüm yazıları

Yapısal Reformlar ve Enflasyon

Geçtiğimiz hafta özellikle enflasyon ve TCMB’nin aylık fiyat gelişmeleri raporu yankı uyandırdı. Tabi ki ABD’deki gelişmeler, Fed tutanakları ve ABD’de açıklanan veriler de piyasaları etkiledi, ancak enflasyon konusu Türkiye’de uzunca bir süre gündem başlığı niteliğini koruyacak gibi görünüyor. Zira, aralık ayı enflasyonu beklentinin üzerinde açıklandı ve uzun dönemli enflasyon beklentileri konusunda tartışmalar sürüyor.

Bigpara Haber

“TUNCA: ENFLASYON BEKLENTİLERİNİ YÖNETMEK ÖNEMLİ”

Enflasyon konusunda sohbetlerimiz sırasında özellikle ekonomist Arda Tunca’nın üzerinde durduğu ayrıntılar önemliydi. Tunca tüketici tarafında yüzde 14.6 seviyesinde ve üretici tarafında yüzde 25.2 seviyesinde görülen enflasyonun mevcut ortamda yüksek olduğuna ve dünyada az sayıda ülkenin bu yüksek enflasyon oranına sahip olduğuna değinirken, esas sorunun para politikasında gerekli aksiyonların gecikmeli alınmasından kaynaklandığından dem vuruyor. Özellikle bu sorunun geçmiş dönemlerden beri birikerek gelen sorunlar olduğunu okumamız gereğini görüyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politikalarının 19 Kasım’dan itibaren geliştiği gibi devam edip etmeyeceği konusunda hala kafalarda soru işaretlerinin bulunduğunu belirten Tunca’ya göre, ekonomideki karar alıcıların üretim konusunda ve tüketim konusunda biraz daha ikna olmaya ihtiyacı var. Burada üreticilerin ve tüketicilerin ikna edilmesi ihtiyacı, TCMB’nin para politikasını beklenen enflasyona göre yönetmesi durumundan kaynaklanmaktadır. TCMB’nin enflasyon beklentilerini yönetmek konusunda ise bazı zorlukları bulunmaktadır. Tunca’ya göre, enflasyonist beklentileri yönetmek konusunda TCMB’nin işi çok kolay değil. Çünkü vatandaşlar hissedilen enflasyonun bazen TÜİK’in açıkladığından daha yüksek olduğunu belirtiyor. Bu çerçevede TCMB’nin, beklenti yönetimi konusunda kontrolü dışında bir takım unsurların olduğunu düşünen Tunca, böyle bir durumda da para politikasının nasıl şekilleneceği konusunda kesin bir görüşe sahip olmadığının altını çiziyor. Yine de, önümüzdeki dönemin faizin düşebileceği bir döneme işaret etmediği kanaatine sahip. Beklenti yönetiminin zorluğu açısından ikinci konu ise, enflasyonda yukarı yönlü bir yapışkanlığın söz konusu olması, enflasyon aşağı inmekte direniyor. Bu faktör de göz önünde bulundurulduğunda beklenti yönetiminde bulunmak daha zor oluyor.

Bir yandan reform beklentilerinin de olduğunu belirten Tunca, Türkiye’de reform konusundan anladığının Türkiye’nin ithalata bağımlılığının azaldığı bir süreç yönetimine ihtiyaç duyulduğu şeklindedir; ona göre Türkiye dışa bağımlılığı, kısa vadeli sermaye girişlerine bağımlılığı ortadan kaldıran bir ekonomik modele geçmelidir.

"HER ÇÖZÜM MERKEZ BANKALARINDAN BEKLENMEMELİ.."

Tunca’ya göre mart sonuna kadar enflasyonda yükselme görüyor olacağız. Öte tarafta her çözüm merkez bankalarından beklenmemeli. Bu konuyu Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan da geçtiğimiz hafta dile getirmişti ve kamu maliyesinin ilave desteğine ihtiyaç duyulduğunu belirtmişti. Tunca da, tek başına para politikasının bütün ekonomiyi yönetmek konusunda yetersiz olduğunu dile getirdi. Ona göre, Türkiye ekonomik şartları sebebiyle Covid-19 döneminde diğer gelişmiş ülkelere göre daha zayıf kalan önlemler aldı ve ağırlıklı olarak para politikasını kullandı. Ancak Türkiye’nin esas üzerinde durması gereken konu reformlardır. Türkiye’nin kısa vadeli sermaye girişlerinden uzun vadeli sermaye girişi çeken bir ülke modeline dönüşmesi için iş yapma hukukuyla ilgili reformları gündeme getirmesi gereklidir. Eğitim ve hukuk alanında birçok sayıda reform yapılması uzun vadeli doğrudan yabancı sermayenin de ilgisini çekecektir. Bu reformlar ise, genellikle uzun soluklu reformlardır, bu yıl açıklansa bile sonuçları bu yıl alınmaz ancak yine de yabancı sermayenin ilgisini çekmesi açısından elde edilen bir güven tesisi sonucunda Türkiye piyasalarına kısa vadede de olumlu etkide bulunacaktır. Türkiye, alışagelmiş kısa vadeli sermayeyi bir süre daha çekmek zorundadır. Yani hem salgınla önlem anlamında maliye politikası daha fazla kullanılmalı, hem de buna uzun vadeli sonuç almak için reformlar eklenmelidir. 

Yapısal dönüşüm ve hükümetin ekonomik reform ajandası gereklerine sohbetlerimiz sırasında Ekonomist Enver Erkan da değindi. Her ne kadar Dünya Bankası’nın Türkiye için öngördüğü 2021 yılında yüzde 4.5 büyüme beklentisine katılsa da, ekonomist Enver Erkan da Türkiye’de büyümenin geçici koşullara bağlı olduğuna ve genel olarak sürdürülebilir yapıda olmayan bir büyüme profili olduğuna vurgu yaptı.

Ekonomist Tunca’nın dile getirdiği ekonomik büyümeden ziyade ekonomik kalkınmayı da öne süren bir model gerekliliğine dikkat çekti. Bunun için sürdürülebilir ekonomik modeller gerekiyor ve ekonominin yapısal bir dönüşümden geçmesi gerekiyor. Tunca’nın bahsettiği ve hükümetin ajandasında olan reformların ekonomik alanları içermesiyle beraber ekonomi dışındaki alanlara da yoğunlaşması önem taşıyor.

Ekonomik alandaki reformlar (özel tarım, özel sanayi politikaları, özel vergilendirme politikaları) para politikasına yardımcı olacaktır, ancak ekonominin yatırım çekebilir bir pozisyona geçmesi için, ekonomist Enver Erkan’a göre de, demokratik ve hukuksal anlamda düzenlemeler çerçevesinde Türkiye’nin şu an önemli bir sürece girmesi gerekiyor. Son olarak zaten mevcut ekonomi yönetimi ve hükümetin yönlendirmesinin de bu şekilde göründüğünü de ekledi.

 

Yazarın Diğer Yazıları