Murat ÖZSOY Biz Finansal Danışmanlık Kurucusu Tüm yazıları

Petrol fiyatlarında yön aşağı mı, yukarı mı?

Hatırlanacağı gibi haziran ayı başında yapılan toplantıda, OPEC+ ülkeleri nisan ayında varılan, petrol üretimini günlük 9,7 milyon varil kısma anlaşmasını, 30 Temmuz'a kadar uzatma yönünde karar almışlardı.

Bigpara Haber

1 Temmuz itibariyle gördük ki, bu karara uyumun neticesi olarak OPEC petrol üretimi 1991 yılı Mayıs ayından bu yana görülen en düşük seviyeye kadar inmiş oldu. Ülkeler bazında üretimi kısma hedefine yüzde 100 oranında uyamayanlar olsa da, neticede nisan ayı toplantısında alınan karara genel çerçevede uyulmuş oldu. Şimdi bir yandan bu üretim kısıntısı uygulamasının temmuz ayı sonu itibariyle devam edip etmeyeceği de merakla bekleniyor. 

Hem arz kısıntısına gidilmesi hem de ekonomilerde normale dönüşlerin başlaması sonucu talepte bir artış gelmesi, Brent tipi ve WTI tipi ham petrol fiyatlarının yukarı yönlü hareket etmesini destekledi. 

NE DURUMDA PETROL FİYATLARI?

Petrole olan küresel talep, koronavirüs salgını sonrası ekonomilerin de kapanmasının etkisiyle mart ayının sonu nisan ayının başına denk gelen dönemde yüzde 30 oranında bir düşüş göstermişti. Haziran ayını bitirdiğimiz şu günlerde ise görüyoruz ki petrole olan talepte ekonomilerin açılmasıyla birlikte bir artış meydana geldi ve Brent petrol ile WTI petrol fiyatlarında yukarı yönlü bir hareket gözlemlenmeye başladı. Ancak bu artış ile gelinen seviye halen pandemi öncesindeki normal seviyelerin yaklaşık yüzde 10 kadar altında seyrediyor. Bundaki önemli sebeplerden bir tanesi de her ne kadar üretimde kısıntıya gidilmesinde başarı sağlansa da halen stoklarda önemli miktarda petrol rezervlerinin olması. Varil başı fiyatlara baktığımızda Brent Petrol’ün haziran ayı başında geldiği 42 dolar seviyesini ay boyunca koruyarak 1 Temmuz itibariyle 41,88 dolar; WTI Petrol’ün ise haziran ayı başında geldiği 39 dolar seviyesini ay boyunca koruyarak 1 Temmuz itibariyle 39.59 dolar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu fiyatlar ile her iki tip ham petrol de mart ayının başındaki seviyelerine geri dönmüş oldular. 

Ülkeler bazındaki duruma baktığımızda diğer birçok makroekonomik göstergede en hızlı toparlanmayı gösteren Çin’de petrol tüketiminin koronavirüs salgını öncesi seviyelere geldiği; Avrupa tarafında ise salgından ciddi olarak negatif şekilde etkilenen 3 büyük ekonomi Almanya, İtalya ve Fransa’da henüz Çin’de olduğu gibi güçlü bir talep artışı olmadığı görülüyor. Özellikle ikinci dalga endişelerine dair haberlerin Avrupa’yı daha çok etki altında tutmasının bu fotoğrafta etkisi var. Öte yandan vaka artış sayılarında ilk sıraya yükselen ABD tarafından gelen haberler ise petrol stoklarının halen dolu olduğu ve talebin de yine Çin’de olduğu gibi bir artış göstermemiş olması. 

PEKİ, PETROL FİYATLARINDA NE BEKLENİYOR?

Karayolu taşımacılığının en büyük paya sahip olduğu petrol tüketiminin artmasına dair önemli gösterge araç satışlarının Avrupa ülkelerinde haziran ayı ile birlikte artmaya başlaması. Üretimlerin durması ile çok büyük darbe yiyen küresel otomotiv sektörü bu hareketlenme ile yeniden yıl sonu hedeflerini yukarı yönlü revize etmeye başladı bile. 

Ayrıca OPEC+ ülkelerinin petrol arzını kısma yönünde sağladıkları uyumun temmuz ayı sonuna kadar da devam etmesi yönünde beklentiler kuvvetli. Hatta bu uyum daha da devam eder ve arz kısıntısına rağmen stoklar yeteri kadar erimez ise bu karar belki bir dönem daha uzatılabilir.

Bu gelişmeler petrol fiyatlarını yukarı yönlü destekleyecektir. Fakat bu destek sonucu fiyatlar her ne kadar yükseliş eğiliminde olsa da 2020 yılı başındaki 60 dolar üzeri seviyeleri görmesi çok uzak ihtimal görülüyor. Öyle ki 2021 yılında dahi bu seviyelerin yakalanması, yapılan senaryo analizlerinde oldukça geri sıralarda. Petrol talebini etkileyen en önemli unsurların başında arz/talep dengesi geliyor. Petrol talebi daha çok gelişmiş ekonomiler kaynaklı iken petrolü arzı OPEC ülkeleri tarafından sağlanmakta. Dolayısıyla şu anda arz yönlü bir fiyatlama stratejisi hakim iken bunun talep yönlü hale dönmesi, koronavirüs salgının tamamen kontrol altına alınması ile mümkün olabilecek.

Petrolden bu kadar bahsetmişken kısaca altına değinmeden bırakmak olmaz…

Petrol ve altının ortak yönü, bu iki varlığın volatilite seviyelerinde sert inişler ve çıkışlar olmasının ekonomilerde büyük ve yaygın etkiler yaratması. Altın volatilitesi finansal piyasalar üzerinde negatif baskı üretirken petrol volatilitesi ise sanayi üretimlerini baskılıyor ve tüketici fiyat endeksleri üzerinde tehdit edici etkiler yaratabiliyor. Bu iki volatilite unsuru ise devamında Merkez Bankalarının para politikaları genişleyici mi yoksa sıkılaştırıcı mı olacak konusunda da ciddi rol oynuyor. Ve bu da döngüyü tamamlayarak uzun dönemde enflasyon ya da dezenflasyona doğru bir patika açarak yine altının güvenli liman olma özelliğini ön plana çıkarma ya da likit pozisyonu koruma şeklinde bir tepkime yaratabiliyor. 

Dolayısıyla son söz olarak; petroldeki bu gelişmelerin altın fiyatlarının seyrinde de belirgin olacağını söyleyerek, iki emtianın fiyatlama eğilimleri arasında sıkı bir ilişkinin olduğunu da ilave edebiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları