Erol GÜRCAN Yatırım Finansman Ekonomisti Tüm yazıları

Jeopolitik gelişmeler ile finansal ve ekonomik etkileri

Yakın zamanda ülke güvenliğine yönelik özellikle orta – uzun vadeli olarak artan tehditler sonrasında, bir süredir beklenilen Afrin Operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 20 Ocak Cumartesi günü “Zeytin Dalu Harekâtı” adıyla başlatıldı. En büyük temennimiz tüm askerlerimizin görevlerini başarıyla tamamlayarak sağ salim bir şekilde ailelerine kavuşmaları; dualarımız onlarla.

Bigpara Haber

Konu ülkenin, oradaki insanların güvenliği ve askerlerimiz olduğu zaman para vs. tabii ki önemli değildir; ancak bu tarz harekâtların gerektiğinde başarıyla yerine getirilmesi, gerektiği kadar sürdürülebilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerine ait envanterin sürekli olarak güçlü kılınabilmesi açısından da ekonominin çarklarının sorunsuz bir şekilde dönmeye devam etmesi de önemli.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek dün yaptığı açıklamada operasyonun ekonomiye etkisinin son derece sınırlı olmasının beklendiğini ifade ederek; bütçenin güçlü ve mali tarafta manevra alanının geniş olduğunu belirtti. Hatırlanacak olursa, Fırat Kalkanı Harekâtı, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden çok kısa bir süre sonra 24 Ağustos’ta başlatılmış ve 2017 yılının ilk yarısında tamamlanmıştı. Üst üste yaşanan iç ve dış negatif şokların etkisiyle, 27 çeyrek sonra ilk defa 2016 yılının 3. çeyreğinde daralan Türkiye Ekonomisi devamında ilgili otoritelerce ekonomiyi ve finansal piyasaları destekleme yönünde atılan adımların da katkısıyla güçlü bir büyüme performansı yakaladı. Bu noktada, söz konusu daralmada Fırat Kalkanı Harekâtı’nın önemli veya anlamlı bir etkisi bulunmadığını; bu durumun diğer iç-dış dinamiklerde yaşanan negatif şokların sonucu olduğunu değerlendirdiğimizi bir kez daha vurgulamakta fayda var.

Savunma ve Güvenlik Harcamalarında gözlenen artışa karşın 2017 yılında 46,9 milyar TL olarak hedeflenen ve 2018 – 2020 Orta Vadeli Programı’nda 61,7 milyar TL olarak öngörülen bütçe açığı 47,4 milyar TL seviyesinde kaldı. 2016 yılında yüzde 2,4 olan Savunma-Güvenlik Harcamaları’nın Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri içindeki payı 2017 yılında yüzde 2,7 olarak gerçekleşirken; Milli Savunma Bakanlığı Harcamaları’nın payı ise aynı dönemde yüzde 1,6’dan yüzde 1,9’a yükseldi. 2017 yılında 28,7 milyar TL olan Milli Savunma Bakanlığı Bütçesi 2018 yılı için 40,4 milyar TL olurken; 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Açığı Hedefi’de 65,9 milyar TL seviyesinde. Dolayısıyla, ekonomik koşullar açısından bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetleri açısından kaynak bulma açısından herhangi bir sorun olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca, yukarıdaki rakamların da işaret ettiği gibi söz konusu harekât kaynaklı Bütçe ya da Ekonomi üzerinde çok radikal olumsuz bir etki görülmesi de oldukça zayıf bir ihtimal (harekâtın kapsam ve sürecinde beklenmedik gelişmelerin yaşanmaması varsayımıyla).

Ülke güvenliğine yönelik tehdit konusunda caydırıcı olmak ve gerektiğinde reaksiyon gösterebilmek açısından ekonomik güç son derece önemlidir. Türkiye Ekonomisi, son yıllarda yaşanan negatif şoklara karşın ne kadar dirençli olduğunu somut bir şekilde ispat ettiği gibi; gerekli görülen reaksiyonları verme konusunda sahip olduğu ekonomik ve askeri güç de ortadadır. Operasyon öncesinde jeopolitik risk fiyatlaması ve başta ABD tarafından olmak üzere Dış İlişkiler konusunda gelen çelişkili mesajlar TL varlıkların bir miktar negatif ayrışmasına yol açmıştı. Ancak, hafta sonu başlayan operasyonun ardından genel piyasa tepkisinin olumlu olduğunu gördük. Borsa ve kur tarafında genel anlamda görülen olumlu tepki de diğer dış dinamikler haricinde, operasyon öncesindeki açıklamalara kıyasla özellikle ABD ve Rusya ile olan ilişkiler konusunda görece daha olumlu noktaya gelinmekte olması ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başarıyla sonuçlandıracağından şüphe duyulmayan harekâtla birlikte Türkiye’ye yönelik terör kaynaklı tehditlerin azalma potansiyelinin de etkili olduğunu değerlendirmekteyiz. Bu hafta TSKB ile başlayıp Mart ayı başına kadar devam edecek olan, payları Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin 2017 yılı 12 aylık finansal sonuçları önümüzdeki günlerde jeopolitik gelişmeler kaynaklı haber akışları ile birlikte yurtiçi piyasaların seyri açısından bir miktar daha ön plana çıkabilir. BIST-100 endeksinin tarihi zirvesi konumundaki 118,400 direncinin test edilmesi; aşılması durumunda ise endeksin 120 binli seviyelere doğru yönelmesi muhtemel. Kısa vadeli en önemli destek 115 binde. Dolar/TL tarafında ise 3,80 TL üzerinde kalındığı müddetçe 3,83 – 3,85 TL direnç bölgesi; 3,80 TL altında ise 3,76 – 3,78 TL destek bölgesi izlenmeye devam edilebilir. 

Yazarın Diğer Yazıları