Eral KARAYAZICI Inveo Portföy - Fon Yönetim Müdürü Tüm yazıları

Olan Biten Üzerine 2

Banka hisselerinin yüzde 18, TL’nin yüzde 32 değer kaybettiği ağustos ayını noktaladık. Sene başından bugüne banka hisselerinde kayıp yüzde 43’e ulaşırken döviz sepetindeki yükseliş yüzde 69 oldu.

Bigpara Haber

Bir önceki Pusula’da da paylaştığım üzere Türkiye bu finansal sarsıntının bir benzerini geride kalan 25 yıl içinde sadece 2001 yılında yaşadı.

Olmuşun ölmüşün çaresi yok.

Önümüzdeki maçlara bakmamız gerekiyor.

Hem ülke hem de şirketler ve bireyler olarak. 

Reel ekonomi insan bedeniyse finansal piyasalar damarlarda dolaşan kan gibidir. 

Kan deveranında bir aksaklık bir olağan dışılık meydana geldiğinde ve yaşanan tıkanıklık kısa süre içinde atlatılamadığında reel ekonomi üzerinde hasar yaratır.

Eylül 2018 itibarı ile sürecin bu evresindeyiz.

Türkiye bir yandan bu finansal sarsıntıyı kontrol altına almaya bir yandan da hasarı minimize etmeye çalışıyor. 

Çıkış yok, battık bittik feveranı içinde olanların bakış açısı gerçekçi değil.

Önemli zorluklar ile karşı karşıya olduğumuz doğru.

Ancak bu sarsıntının görece düşük hasar ile atlatılması zor değil.

Bir sağlık sorununa benzetmek gerekirse yaşadığımız ekonomik problem salt ağrı kesici ile atlatılacak sıradan bir baş ağrısı da değil vücudu saran ve kontrolden çıkan bir kanser illeti ile de karşı karşıya değiliz. 

Önümüzdeki birkaç ay Türkiye için çok kritik. 

Bu dönem reçetenin ve tedavinin belirlenip uygulanacağı perde olacak.

Doğru bir reçete ile ben Türkiye ekonomisinin 01.07.2018 – 01.07.2019 döneminde yüzde 3-4 arası oranda bir ekonomik daralma ile karşılaşacağı ( resesyon ) 2019 ortasından itibaren ise daralmanın yerini ılımlı bir toparlanmaya bırakacağı görüşündeyim.

Sonrasında ( muhtemelen 2020 ortasından itibaren ) küresel konjonktüre bağlı ve eller havaya tadında geçmesi kolay olmayan yeni bir 12-18 aylık perde ile karşılaşmamız muhtemel. 

Ne bir sert viraj mı diye endişe etmeyin.

Bugün yaşadığımız güçlüklerin yanında o günler tahmin ediyorum bize hafif gelecek.

Türkiye ekonomisi için belirleyici parkur önümüzdeki iki çeyrek. 

Yazılacak reçete ve atılacak adımlar 2019-2020 dönemine yönelik sonuçlar adına belirleyici olacak. 

Olağan şartlarda enflasyonda en kötünün bu yılın son çeyreğinde ekonomik daralmada en sert savrulmanın ise 2019 ilk yarısı içinde yaşanacağını tahmin ediyorum. 

İşsizlik ise bu tür süreçlerde zincirin son halkası oluyor.

Bugün yüzde 9,7 olan işsizlik oranının 2019 sonu belki 2020 başında yüzde 13’ü bulması sürpriz olmaz. 

Tüm bu görüşler reel ekonomiye ilişkin.

Finansal piyasalarda durum farklı. Bu cephe öncüdür. 

Reel ekonomide olacakları 6-9 ay öncesinden fiyatlarlar. 

Mart sonundan bugüne yaşanan ve Ağustos ayında panik atağa dönüşen değer kaybı ile Türk varlıkları 2001 yılındaki değerlere geriledi.

Bir önceki yazıda döviz cephesini tüm ayrıntıları ile irdelemiştim.

Bugün ağırlığı borsaya vereceğim.

Son 25 yıl içinde borsada bu altı ayda yaşadığımızı çağrıştıran iki şiddetli sarsıntı var. 

2001 ve 2008 yılları.

Aşağıdaki tabloda görebileceğiniz üzere BIST 100 endeksi dolar bazında en büyük değer kaybını 2001 yılında yaşadı. Bu perdede endeks Ocak 2000 zirvesinden yüzde 88 geri çekilme kaydetti. 10 dolar olan bir hissenin fiyatı 1,2 dolara düştü. 

Endeksin dolar bazında yeniden zirve seviyeye geri dönmesi ( yüzde 700 değer artışı ) altı sene sürdü. 

2008 Mortgage krizinde de 12 ayda yüzde 76 değer kaybı yaşayan BIST 100 iki sene sonra dolar bazında zirve değere geri dönerek yüzde 300 getiri sağladı.

Gelelim bu yıla. 

2018 yılında BIST 100 endeksi 2013 $ bazı zirvesi olan 50.860 seviyesinden 12.860 puana düştü. Yukarıdan aşağı geri çekilme oranı yüzde 75.

Bankacılık endeksi ise tıpkı 2001 yılında olduğu gibi son zirvesinden dolar bazında yüzde 89 geri çekilme yaşadı. 

2010 yılında 120.000 dolara ulaşan BIST Banka endeksi geçen ay 13.650 puanı test etti. Dile kolay sekiz yıl önceki zirvenin banka endeksi dokuzda biri değerine geriledi. 

Gerek yurt içinde eski kurtlar gerek ise hemen her yabancı aktör en kötünün ne zaman yaşanacağına senaryo üretmeye çalışıyor. 

Çünkü formül belli. 

Şartların en kötü olduğu yerde fiyatlar piyango adresine ( dip seviyeye ) ulaşmış olacak.

Eylül ayı Türkiye’nin bu ekonomik tahribatın çözümüne yönelik reçetesinin büyük ölçüde anlaşılacağı parkur olacak.

İlk reçete sonuç vermezse zaman ilerledikçe ve güçlükler arttıkça yeni reçeteler ile karşılaşacağız.

Bir yandan da dış politik düzlemde başta ABD ve AB ile ilişkiler olmak üzere gelişmeler takip edilecek.

En kötü Ağustos ayı içinde dolarda 7,21 TL ve BIST 100’de 12.869 dolar BIST Banka’da 13.649 dolar ile geride kalmış olabilir mi ? 

Pekala mümkün. 

Ancak bunu bir baz senaryo veya iddialı bir tahmin olarak ortaya koyacak netlikte senaryo analizi yapamıyorum. Görünüm anlaşılması kolay olamayacak ölçüde sisli. 

Eğer ağustos ayı içinde en kötü yaşanmadıysa ben bu tarihi düşüş trendinde Türk varlıkları adına en kötünün önümüzdeki üç ay içinde görüleceği görüşündeyim.

Önümüzdeki aylarda ağustos değerlerinin altında yeni düşükler ile karşılaşırsak bu gerek döviz gerek banka hisseleri özelinde 2001 yılındaki kaybı aşan son 25 yılın en büyük geri çekilmesi olacak. ( 1994 verilerine ulaşamadım. Bu nedenle kıyaslamayı son 25 yıl özelinde yapabiliyorum )

Şimdi en kötüyü bir yana bırakıp yeni iyilere kafa yoralım.

Gerek BIST 100’de gerek BIST Banka hisselerinde eski zirveler yeniden ne zaman görülebilir derseniz ? 

Eski zirveler demek banka hisselerinin dolar bazında yüzde 700 BIST 100 endeksinin yüzde 350 prim yapması demektir. Ben önümüzdeki asgari beş sene bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Ancak geçen hafta da paylaştığım üzere özellikle de bankacılık sektörümüz ekim ayındaki sendikasyon virajını dönebilirse banka hisselerinin 2019 ilk yarısı içinde cari değerinin iki katına ulaşmasının mümkün olduğu 2021-2023 arasında da dolar bazında cari değerlerin üç hatta dört katına tırmanma şansları olabileceği görüşündeyim.

Bu bakıma günümüz şartları yüzde 10-20’li hesapların zamanı değil.

Ya bankalar virajı döner senaryosuna yatırım yaparak kuvvetli getiri beklentilerinde olmak ya da bu virajlı yol içinde bedelli sermaye artırımlarını zorunlu kılacak maliyetler doğabilir diyerek en kötüyü daha ileride aramak gerekiyor.

Sence diyorsanız başta da yazdığım üzere doğru reçete ve uygulama ile sonuç almak deveye hendek atlatmak şiddetinde zorluklar içermiyor. Haftaya buluşmak dileği ile. 

PUSULA – ABONELİK

Pusula Bigpara’da yayınlandığında haberdar olmak ve ücretsiz olarak tüm posta pusula gönderilerine yayınlandığı anda ulaşmak için abone olabilirsiniz http://pusulaninotesi.com/posta-pusula/

Yazarın Diğer Yazıları