Eral KARAYAZICI Inveo Portföy - Fon Yönetim Müdürü Tüm yazıları

Mart Ayında Piyasalar

Yatay ve sakin bir seyre sahne olan şubat ayını takiben Mart ayı negatif hava ile perde araladı. Ayın ilk işlem gününde borsa yüzde 1,2 değer kaybederken dolar yüzde 0,7 değer artışı ile 5,3740 seviyesine yükseldi.

Bigpara Haber

Bir günü referans almak yanıltıcı olur haftalık performanslara bakalım dersek borsa bir değişim yaşamazken yatırımcılarını üzen cephe altın oldu.

Sarı fırtına TL karşısında yüzde 1,7 kayıpla 223,5 TL’ye gerilerken dolar bazında da 1328‘den 1290’a çekildi.

Abidin olsa sorardı eminim alalım mı diye. Altın elbette tepkiler yaşayabilir. Ancak aşağıdaki grafikte görebileceğiniz üzere altı ay süren bir yükselişi takiben geçen hafta ilk belirgin değer kaybı gerçekleşti.

Yazının sonlarında işleyeceğim ABD & Almanya tahvil faizlerindeki yükseliş sürdüğü takdirde ( bence olasılığı görece daha yüksek ) sarı fırtınada ana rotanın bir yukarı iki - üç aşağı bir ritim ile aşağı yönde devam etmesi şaşırtıcı olmaz.

Nereye kadar sürebilir altında düşüş derseniz bugünkü şartlarda 1200 $ benim penceremde altını yeniden ilgi çekici konuma getirir. Gerçekleşir mi ? Pekala mümkün. 

Dönelim yurtiçi piyasalara. Ne oldu da Cuma hava bir anda griye döndü. 

Bulutlu hava sadece bize özel değil. Çin dışında benzerimiz kabul edilen hemen her gelişen ülkede hisse senedi fiyatları aşağı döviz kurları yukarı gitti.

Toplumda 2018 ortası yaşanan sert sarsıntının neden olduğu haklı korku ve kulaktan kulağa dolaşan ( katılmadığım ve anlamadığım ) dolar seçim sonrası yükselecek spekülasyonları ile birleşince ABD para biriminin ülkemizde gündemin ilk sırasında olması doğal. 

Geçen hafta USD Türk Lirasına karşı yüzde 0,8 değer kazandı.

Yukarıdaki tabloda görebileceğiniz üzere benzerimiz hemen her ülkede yukarı gitti.

Türkiye’de yaşadığı değişim ortalamaya yakın. Bize özel bir fiyatlama değil bu. 

Bunun iki nedeni var.

İlki petrol fiyatlarının geçen hafta yaşadığı yüzde 3,4’lük kayıp ( benzerlerimizin çoğu petrol ihracatçısı ) ikincisi ise Mayıs ayında MSCI Gelişen Ülkeler Endeksinde Çin’in ağırlığının arttırılacağının açıklanması.

Bileşik kaplar kuralının kaçınılmaz sonucu diğer gelişen ülkelerin ağırlığı da görece azaltılacak.

İşte bu iki faktör geçen hafta Çin dışında gelişen ülkelerin negatif seyretmesine neden oldu.

Para birimleri ile birlikte hisse senedi fiyatları da aşağıda geldi.

Yukarıdaki tabloda sol sütunda Cuma gününe ilişkin orta sütunda ise haftalık bazda ( lokal para birimleri cinsinden ) hisse senedi endekslerinin performansları yer alıyor.

ABD-TÜRKİYE HATTI 

BIST haftalık seyirde orta sıralarda iken Cuma günü en kötü performansa imza atan üç cepheden biri oldu. 

Bu durum hemen akıllara S-400 nedeni ile ABD ile yeni bir gerilim olabilir mi sorusunu getiriyor.

Birkaç yıldır aynı şeyi savunuyorum; ABD-Türkiye ilişkilerinde uzun yıllar kuzu sarma bir hal beklememek gerekir.

Dilerim yanılırım ama ben önümüzdeki yıllarda dalgalı bir seyirle geride kalan beş yılı anımsatan görüş ayrılıkları pazarlıklar ve zaman zaman yüksek desibelli tartışmalarla iki ülke ilişkisinin çalkantılar içererek süreceği görüşündeyim. 

Ancak kopma yaşanması veya köprülerin atılması zor.  

Her ne kadar yerel seçimler öncesi ben bu cephede güçlü bir voltaj artışı beklemiyor olsam da hangi aşamada ne ölçüde halay havası belirir ne zaman şiddetli geçimsizlik gerilimde vitesin yükselmesine neden olur senaryo yazmak güç.

Şimdi tartışma çıkacak dersiniz aylarca sevgi dolu tweet’ler yağar. Tamam sorun kalmadı dediğiniz anda şimşekler çakabilir.

Finansal stratejileri oluştururken bu ve benzer öngörülmesi güç faktörleri dikkate değer bir risk unsuru olarak da görüyorsak kenara ihtiyaç akçesi ( kötü haberle yeni alış yapacak kaynak ) ayırmamız gerekir. 

Doğrusu GPG ( yönettiğim yatırım fonu ) nezdinde benim yaptığım da tam olarak bu.

Önümüzdeki birkaç ay global cephede de major risklerin gerçekleşmesi pekala mümkün. 

Ancak ben bunun olasılığını düşük buluyorum ve riskini taşımaya varım.

Konu dış politik dinamikler olunca ise risklerin gerçekleşme olasılıkları hakkında senaryo üretmek zamanlamaya yönelik görüş oluşturmak inanın çok güç. Bu cephe öngörülebilir olmaktan uzak. 

Fiyatlar aşırı iskontoda olmadıkça taşınan risklerin makul boyutta tutulması daha rasyonel. 

Bu nedenle GPG’de Ocak sonundan bugüne hisse senedi yatırımlarında yüzde 35 olan üst limitimi kullanmıyor ortalama yüzde 17 gibi bir net ( hedge edilmemiş ) ağırlıkla ilerleyip olası kötü günleri fırsata çevirecek rezervi ( bir koruma kalkanı gibi ) muhafaza ediyorum. 

ORTA VADELİ ROTANIN ŞİFRESİ

Geçen haftanın en önemli gelişmesi ABD-Almanya gibi güvenilir sayılan ülkelerin tahvil piyasalarında gerçekleşti.

Her iki cephede de faiz oranları 10 baz puan yükseldi. 

Buna ağırlıkla iki şey neden olabilir; ilki enflasyonda hızlanma beklentisi ki bu ihtimal sıfıra yakın ikincisi ekonomik aktivitede görece toparlanma beklentisi. 

Geçen hafta tahvil faizlerinin yukarı sıçramasının enflasyonla ilgisi yok.

ABD-Çin örtülü sulhu tahvil yatırımcılarının ekonomik aktivitenin geleceğine görece daha pozitif bakmasına neden olmuşa benziyor. 

Bakış açılarındaki değişim tahvil fiyatlarının aşağı tahvil faizlerinin yukarı gitmesine neden oldu.

Gelişmiş ülke hisse senedi marketleri geçen haftayı ılımlı pozitif veya yatay geçirirken tahvil cephesinde farklı ve güçlü bir hareketin olması önemli. 

İki cephede fiyatlamalar zaman zaman ayrı telden çalsa da bunun devamlılık gösterdiği perdeler kısıtlıdır. Bir süre sonra aynı çizgide buluşurlar.

Tahvil faizlerinde yukarı yönlü seyir sürerse ( ben olasılığını daha yüksek buluyorum ) bu bir süre sonra dünya genelinde borsa endekslerini de olumlu etkileyecektir. 

Gelişen ülkeler eyvah ABD tahvil faizleri yükseliyor diyerek masanın altına saklanıp bu akımın dışında kalabilir mi ? 

2016-2017 yıllarına bakın.

FED faizleri ile birlikte ABD tahvil faizleri 2,45’den 3,25’e yükselirken gelişen ülke borsaları ralli yaptı. 

Bu hafta gelişen ülkelerin negatif ayrışmasında ABD tahvil faizlerinin yükselmesi belki tali bir etken olabilir ama ben bunun kalıcılaşmasını beklemem. 

BORSA İSTANBUL

Bu nedenle Mart ayında BIST 100 endeksinde yaşanabilecek geri çekilmelerin ( lokal major bir faktör değişikliği yaşanmadıkça ) 100,000 puan ile limitli kalacağını tahmin ediyor, Mayıs sonuna kadar olan kesitte endeksin asgari 109.000 puanı test etme şansını sürdürdüğünü düşünüyorum.

BIST bu yıl en yüksek hangi seviyeyi test edebilir derseniz halen yılbaşında durduğum yerdeyim.

2019 bütününde 115.000 -117.000 bandının ( belki biraz üzeri ) aşılmasının güç olduğunu senenin son çeyreğinde ( veya 2020 başında ) 130.000 – 135.000 bandının rotaya girebilmesi için ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 3 düzeyini aşması gerektiğini düşünüyorum.

ABD 10 yıllıkları aşabilir mi yüzde 3 barajını derseniz ben olasılığını düşük buluyorum.

Ya bu hafta ne olur ? Bu sorunun yanıtı gelişen ülkelerdeki seyirde saklı olacak.

BIST 100 endeksi son beş haftadır 103.000 yakınlarında kapanıyor. Bu beş haftalık set içinde bir kez 106.000 iki kez 100.700 puana yaklaştıysa da denge adresine yani 103.000 puan yakınlarına geri döndü. Geçen haftanın kapanışı da 103.266 seviyesinde gerçekleşti.

Her ne kadar Mart ayının ilk yarısında BIST’de yatay seyrin ( 100,000 – 106,000 gibi bir bant içinde ) sürmesi olasılığını daha yüksek buluyor olsam da yakın vadeli yön arayışında sıfır ön yargı ile sahaya çıkıp Dow Jones’ı DAX’ı bugünlerde ikinci planda bırakarak benzerimiz ülke borsalarında neler olduğuna dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Haftaya buluşmak dileği ile…

PUSULA – ABONELİK

Pusula Bigpara’da yayınlandığında haberdar olmak ve ücretsiz olarak tüm posta pusula gönderilerine yayınlandığı anda ulaşmak için abone olabilirsiniz http://pusulaninotesi.com/posta-pusula/

Yazarın Diğer Yazıları