Eda KARADAĞ Gedik Yatırım - Yatırım Danışmanlığı Müdür Yardımcısı Tüm yazıları

Yine Fed Hep Fed…

Yeni yıla Fed ile girdik ve onun etkisiyle devam ediyoruz. Ocak ayı boyunca Fed’in sözlü yönlendirmeleri, istihdam ve enflasyon verileriyle piyasalarda ilk faiz artışına yönelik beklentiler şekillenmeye başladı.

Bigpara Haber

Geçtiğimiz yıl verilen mesajlar doğrultusunda Fed’in bu yılın ikinci yarısından itibaren faiz artışına başlaması beklentiler dahilindeydi. Ancak, kasım ayında verilen mesaj ve tahvil alım programının daha erken sonlanacağını belirtmeleriyle, bu beklenti mayıs veya haziran toplantılarına kaydı. Bu da yetmedi, Fed yeni yılda, enflasyondaki yükselişin önüne geçmek için gerekirse daha agresif bir şekilde faiz arttırırız demeye başladı. Bu da piyasaların yeniden beklentilerini gözden geçirmesine ve böylelikle ilk faiz artışının mart ayında başlanacağı şeklinde yorumlandı.

Piyasada nefesler tutuldu ve 26 Ocak günü Fed’in faiz kararı izlendi. Fed beklentiler dahilinde faiz oranını sabit bıraktı. Şahin tonunu koruduğu bir toplantı oldu. Mart ayındaki toplantısına yönelik faiz artışını destekleyen açıklamalar geldi. Fed, mart ayına yeşil ışık yaktı diyebiliriz. Tahvil alım programı mart ayı başında sonlanacak. Bilanço küçültme içinde gelecek toplantılarda ele alacakları belirtildi. Buraya kadar bir sorun yok, her şey beklentiler doğrultusunda ilerliyor. Mart ayı sinyali sürpriz değil ve önceden fiyatlandığı için karar sonrası borsalarda alımlar görünüyor, altında mevcut seyrini koruyor. Kısa vadede Fed belirsizliğinin kalkmasıyla bu tepkileri gördük. Ancak asıl ifade Powell’dan geliyor. Sorulan bir soru karşısında verdiği cevapla risk iştahında düşüş gözlemleniyor ve borsalarda, emtialarda satışlar başlıyor. Fed Başkanı Powell, istihdam piyasasını riske atmadan faiz artıracaklarını ve yeterli alanlarının olduğunu belirtiyor. Bu ifade, önümüzdeki her toplantı için faiz artışının masada olduğunu ve Fed’in bu yıl için belki üçten bile fazla faiz artışına gidebileceğinin sinyali olarak yorumlanıyor.

Karar sonrası piyasaları hareketlendiren asıl bu ifade oldu. Son dönemde verilen mesajlar nedeniyle birçok kurum Fed’in bu yıl için daha fazla faiz artırabileceğini raporlarında yer vermeye başlamıştı, o akşam bunu da destekleyen ifade olması işleri daha da ciddi bir boyuta taşıdı. Gözler, mart ayı toplantısında. 15-16 Mart tarihlerinde olacak. Mart ayında bir faiz artışı gelebilir ihtimali piyasaya verildiği için en azından bir faiz artırımı sürpriz olmayacaktır aksine piyasadaki belirsizlik sona ereceği için piyasa rahatlayacaktır. Aralık ayı toplantısında projeksiyonlar yayınlanmıştı ve bu yıl için üç faiz artışı öngörüsü bulunuyordu. Mart ayı toplantısında da bu yılın ilk projeksiyonları yayınlanacak. Faiz için alanı olduğunu belirtmesiyle üçten daha fazla faiz artışı gelebilir diye düşünen piyasa, 16 Mart günü noktasal grafiklerde bunun cevabını arıyor olacak.

Projeksiyonlarda üçten fazla faiz artışı öngörüsü verilirse, bu durum Fed’in daha da şahinleşeceğini gösterir. Ancak şunu da belirtmek isterim, ocak ayının ilk günlerinde, Fed piyasaya erken faiz artışı sinyali verdiği için mart ayı beklentileri konuşuldu ve 26 Ocak günü gelen açıklamalarda, mart ayını göstermeleri sürpriz olmadı. Yani Fed toplantısını beklemeden piyasayı ısıttı ve oynaklığın bir nebze de olsa azalmasını sağladı. Dolayısıyla 16 Mart gününe kadar önümüzde bir süre var ve Fed üyelerinin açıklamaları mart ayında verilecek mesajların öncü sinyali olarak değerlendirilecektir. Yani, şubat ayında istihdam ve enflasyon verilerine ek olarak asıl Fed üyeleri ve Fed Başkanının piyasaya vereceği mesajlar, beklentilerin şekillenmesini sağlayabilir. Sözlü yönlendirmeler, mart ayı toplantısında oluşabilecek oynaklığın önüne geçmesini sağlayabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından zorlu bir sürece giriyoruz. Fed bu yıl içerisinde ne kadar şahinleşir ve ne kadar çok faiz artışına giderse, para ABD’ye kayacak ve gelişmekte olan ülkelere yönelik fon girişlerinde azalmalar meydana gelebilir. Fed dışında konuşulan bir başka konuda, Rusya-Ukrayna arasındaki tansiyonun artması ve ABD’nin Rusya’ya sert yaptırımlarda bulunacağına dair tehditlerde bulunması olarak görülüyor. Jeopolitik riskler ne yazık ki beklenmedik fiyatlamalara neden olabiliyor. Bu üçlü karşısında küresel borsalarda satışların derinleştiği gözlemleniyor. İşin siyasi tarafı olması sebebiyle alanım olmamasından dolayı bu konuya dair bir yorum yapmam güç. İşin fiyatlama kısmına baktığımda, riskler dağıldıkça, ülkeler arasındaki sorunlar azaldıkça risk iştahının daha kolay ve hızlı toparlanması beklenebilir. Bu olmadıkça salgın gibi bunu da bir risk olarak izlemeye devam ediyor olacağız. 

Pandemiyle birlikte iki yılı devirdikten sonra artık ülkeler kendini toparlamaya başladı. Majör Merkez Bankalarından sıkılaşma adımlarının geleceği dönemde, ekonomik aktivitelerde de hızlı iyileşme beklentileri oldukça yüksek. Ancak bir enflasyon riski var. Dünya enflasyonla mücadele ediyor. Fed bunun için faiz artışına başlıyor ve gelişmekte olan birçok ülkenin de faiz artışına gittiği gözlemleniyor. Kısa vade için enflasyonda bir düşüş beklentisi bulunmuyor. Tedarik sıkıntılarının zamanla azalacak olması biraz enflasyon üzerindeki baskının da hafiflemesini sağlayabilir. Enerji fiyatlarını unutmamak gerek çünkü yükselen petrol fiyatları haliyle enflasyonu baskılamaya devam edebilir. Bu doğrultuda, petrol fiyatlarının bir dengeye oturması ve telaffuz edilen 3.çeyrek beklentileri için 100$ seviyelerine ulaşmaması, bir nebze de olsa enflasyonun düşüşünü destekleyebilir. Kısacası bu yıl içinde dünyanın enflasyonla mücadelesi devam edecektir. Enflasyon düşüş kaydedene kadar bizde bu yıl bu konuyla ilgili olarak çok fazla kafa yoruyor olacağız. 

Borsa İstanbul için volatilitenin yüksek olduğu günlerden geçiyoruz. Kritik seviyelerdeyiz. Endeks için bu yıl içinde yeni zirveler test etmesi beklentiler dahilinde bulunuyor. 4.çeyrek bilanço dönemine başlıyoruz ve açıklanacak bilançoların hisse bazlı ayrışmalara neden olması beklenebilir. Endekste ağırlığı yüksek şirketlerden iyi karlar gelmesi yeniden endeksin 2000 puan üzerindeki hareketini kolaylaştırabilir. Kurlar cephesinde dengelenmenin bir süre daha devam etmesini bekliyorum.

Aralık ortasında açıklanan yeni ekonomik paketiyle birlikte kurlarda sakinleşti ve son haftalardaki köpüğün alındığı görüldü. Son günlerde, 12,00 -14,00 TL aralığında yatay bir seyir izleniyor. Zaten hatırlayacak olursak, aralık ayında TCMB’den gelen ilk müdahaleler kurun 14,00 TL seviyesine ulaşmasıyla olmuştu. Yani 14,00 TL ve üzeri pek istenilen bir seviye olmaması sebebiyle olası bu seviyenin üzerine doğru bir eğim yeniden müdahaleleri beraberinde getirebilir. Kısa vade için kurlardaki oynaklığın dindiğini ve bununda endeks üzerindeki baskıyı hafifletebileceğini düşünüyorum. Jeopolitik riskler sürdüğü için bizim açımızdan da bir risk olarak değerlendiriliyor.

Türkiye şimdilik Rusya-Ukrayna için arabulucu konumunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ikili temasları sürüyor. Ancak dışarıdaki görünüm daha da bozulur, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları devreye girer ve tansiyon daha da artarsa bu durumda Borsa İstanbul’da da satışlara neden olabilir. Enflasyon bir süre daha yüksek seviyelerde olacaktır. Enflasyondan korunma amaçlı borsa her zaman cazip bir yatırım aracı olarak bulunuyor ve bulunmaya devam edecektir. Burada önemli olan, yatırımcıların kulaktan dolma bilgilerle şirket seçmemesi olacaktır. Aracı kurumların, işlem gören şirketler hakkında detaylı raporları bulunuyor. Yatırımcıların o raporları okuyup, deneyimli kişilerden tavsiyeler alarak kendi portföylerini oluşturmaları daha sağlıklı olacaktır. Özellikle sosyal medyada yapılan paylaşımlara karşı dikkatli olmalarını öneriyorum. Seçtikleri şirketin; borçluluk rasyosu, nakit durumu, ihracat odaklı olup olmaması, geleceğe dönük yatırımları ve sektör içindeki payı, bunların hepsine bakılarak güzel seçimler gerçekleştirilebilir. Bu da kısa vadedeki oynaklıktan sizleri korur. 

Piyasaları hareketli bir şubat ayı bekler… 

Yazarın Diğer Yazıları