Adnan ÇEKÇEN Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Müdür Yar Tüm yazıları

TCMB’nin önlemleri ışığında doların haftalık görünümü

TCMB’in hafta sonu aldığı likidite önlemleri ile para piyasalarını ve daha çok bankaların kredi maliyetlerini rahatlama yoluna gittiğini ve normalleşme süreci adı altında yeni bir dizi önlemler aldığını görüyoruz.

Bigpara Haber

Dört ayrı başlıkta yayınlanan duyurunun ilk üçü önlem niteliği taşısa da kur tarafına kısa vadeli yansımalarının sınırlı kalacağını söylemek yanlış olmayacak. İlkinde döviz likiditesinin desteklenmesi amacıyla, bankaların TCMB nezdindeki döviz ve efektif piyasalarında işlem yapma limitleri %130 oranında artırıldı. Bununla bankaların gelecek 1 yıldaki yurtdışı borç ödemelerinin tamamının fazlasıyla ödenebileceği ön görülüyor. İkincisi ise daha çok uzun vadeli borçlanmayı teşvik etmek amacıyla zorunlu karşılık oranlarına ilişkin düzenlemeyi içeriyor. Açıklanan önlem ile TCMB, bankaların mevduat/katılım fonu yabancı para yükümlülükleri için zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gitti. 1,2 ve 3 yıllık zorunluluk karşılık oranlarını artırarak 5 yıl üzeri vadeli oranlarını ise sabit bıraktı. Yani bankaların merkez bankasında tutmak zorunda olduğu mevduatların 3 yıldan kısa vadelilerin oranını artırarak daha çok uzun vadeli borçlanmayı teşvik ettiğini görüyoruz. TCMB Başkanı Erdem Başcı’nın da sık sık belirttiği üzere bankaların ‘’Basiretli Borçlanma’’ ile kısa vadeli (1 yıldan az) borçlanma yerine daha çok uzun vadeli kaynak arayışına gitmesi hedefleniyor. Bu durum kısa vadeli faizler üzerindeki baskının azalmasına ve enflasyonun daha rahat kontrol edilebilmesini sağlıyor. Son önlemde ise zorunlu karşılıkların TL tarafına verilen faiz oranlarındaki artırım hamlesi de daha çok maliyet azaltıcı bir önlem olarak karşımıza çıkıyor. 

FED’in faiz artırımına hazırlandığı bir dönemde TCMB’nin aldığı kararların fiyat odaklı değil, daha çok likidite odaklı olduğu görülüyor. Alınan kararların TL varlıkları üzerindeki reaksiyonu sınırlı kalır ancak piyasaya verilen mesaj açısından ileriye dönük yeni kararlarında yolda olduğu beklentisi olumlu karşılanabilir. Merkez hali hazırda %7.5 üzerinden haftalık olarak fonladığı piyasa faizinin de üzerinde bir ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti ile TL tarafını sıkıyor. Piyasanın fon talebini tam olarak karşılamayarak ek fon talebini de bilindiği üzere %10.75 ile gecelik olarak sağlıyor. Bu sıkı duruşunda ötesinde faiz silahı devreye girmediği sürece kur tarafında aşağı yönlü sert bir salınım beklenmemeli. Merkez’in aldığı bu karar kısa vadeli olmaktan çok daha çok uzun vadeli önlem niteliği olduğundan biz bu haftanın dinamikleri üzerinde durmaya çalışalım.

Çin rüzgarı altında geçirdiğimiz haftanın ardından gözler bir taraftan yine ÇİN piyasasındaki gelişmelerde olacak ancak bu hafta piyasa aktörleri hiç kuşkusuz Cuma günü açıklanacak ABD Tarım Dışı İstihdam verisine odaklanacak. Son açıklanan ABD büyüme verileri, Tüketici Güveni ve Dayanıklı mal siparişleri gibi önemli veriler beklentileri karşıladı. ÇİN etkisiyle haftaya zayıf başlayan Dolar endeksi, verilerinde etkisiyle Cuma günü başladığı noktayı da geçerek 96.000 seviyelerinin üzerinde kapattı. Hafta sonu Jackson Hole toplantısında konuşman yapan FED Başkan Yardımcısı Fisher, ÇİN’ deki yaşanan dalgalanmayı göz ardı etmediklerini ancak FED’in enflasyon hedefine ulaşmadan da faiz artırım zeminine sahip olabileceğini söyledi. Enflasyon hedefine ulaşma konusunda FED Başkanı Jenet Yellen’ında daha önce benzer açıklamalarda bulunduğunu ve FED’in %2’lik enflasyon hedefine ulaşmadan da faiz artırımına gidebileceğin değerlendirmelerini hatırlamakta fayda var. Son hafta ise diğer üyelerden Dudley ve Kocherlakota ÇİN’deki gelişmeleri daha fazla önemseyerek faiz artırımı konusunda acele edilmemesi gerektiğini savunuyor.

FED üyelerinin karışık mesajlarına rağmen bu hafta açıklanacak ABD PMI, Fabrika Siparişleri ve Tarım Dışı İstihdam verileri gibi önemli göstergeler beklentileri karşılarsa, Eylül ayı faiz artırım ihtimali tekrardan kuvvetlenir. Haftanın son işlem gününe doğru ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki yükseliş de bu ihtimalin masada olduğuna işaret ediyor. Ayrıca Salı günü Çin tarafında açıklanacak İmalat PMI verileri de oldukça önemli. Geçtiğimiz hafta yaşanan sarsıntıya sebep olan düşük Çin PMI’lari ardından küresel borsalardaki satış dalgası derinleşmişti dolayısıyla Salı gecesi açıklanacak bu verinin beklentileri karşılayamaması yine piyasalarda dalga boyunu yükseltebilir.

Teknik olarak geçtiğimiz haftayı daha çok yatay ancak 2.90 üzerinde kalma çabaları ile sürdüren USD/TL kurunda grafikte de görüldüğü üzere bir sıkışma olduğunu takip ediyoruz. 2.90 seviyesi üzerindeki haftalık bir kapanış bu bölgenin bir dip olduğuna ve tekrardan yukarı eğilimin devam edebilme ihtimaline işaret ediyor. Fiyatlardaki sıkışma da dikkate alınırsa kur tarafında önemli bir kırılma yaşanabilir. Ancak kalıcı bir düşüşün görülebilmesi için 2.9060-2.8860 teknik destek bölgesinin aşağı yönlü geçilmesi gerekmektedir. Bu bölge altında uzun vadeli bir kapanış geri çekilmeleri hızlandırabilir. Ancak aynı önem derecesine sahip bir diğer bölgesi ise 2.9560-2.9600 direnç noktaları olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölgenin yukarı yönlü aşılması durumunda ise alımlar sertleşebilir ve yukarı eğilimin devam etmesi beklenebilir. Teknik olarak 4 saatlikte momentum, 100 seviyesini aşmakta zorlansa da olası bir yukarı ivmelenme durumunda kurdaki yükseliş momentumla beraber desteklenebilir. Beklentileri karşılayabilecek ABD verileri ve TL varlıklarındaki zayıflık kur tarafında düşüşleri sınırlandıran bir etki yaratacağından kurda bahsedilen destek bölgesi aşağı yönlü geçilemediği sürece, yukarı eğilimin devam edebileceğini söyleyebilirim. 

Yazarın Diğer Yazıları